Soru: İsra Suresi 15. Ayet hakkın da İmam Kurtubi, "azab"tan kastın Ahiret yurdu değil, Dünya hayatın da olduğunu söylüyor. Bu konu hakkında tatmin edici bilgi verir misiniz ?
Cevap: Kendisine huccet ulaşmamış kimselerin dünyada azaba uğratılmamaları; Allah-u Teâlâ’nın dünyada onları ceza ve helake maruz bırakmamasıdır. Allah-u Teâlâ’nın bir kavme azap etmesi, onlara bir rasul gönderilmesine ve Kur’an ile huccetin ikame edilmesine bağlıdır.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Senin Rabbin, hiçbir memleketi, o memleketin merkezine kendilerine ayetlerimizi okuyan bir rasul göndermedikçe helak etmez. Ve biz ancak halkı zalim olan memleketleri helak ederiz.” (Kasas: 59)
“Biz onları önceden helak etseydik derlerdi ki: “Rabbimiz! Bize bir rasul gönderseydin de zillete ve hakarete uğramadan önce senin ayetlerine tabi olsaydık.” (Ta-ha: 134)
“Bu; Rabbinin, halkı habersizken zulümlerinden dolayı ülkeleri helak edici olmamasındandır.” (En’am: 131)
Şeyh Ziyaeddin El-Kudsi şöyle demiştir:
“Allah (c.c) risaletten önceki şirk ehlini de kötülemiş, ayıplamış ve eksik olduklarını, onların büyük bir tehlike içinde olduklarını, ateşten bir çukurun kenarında olduklarını, şirkin en büyük zulüm olduğunu ve azaba yol açtığını bildirmiştir. Fakat azabın gerçekleşmesi risaletin kişiye ulaşmasına bağlıdır. Bu da Allah (c.c)’ın kullarına olan fazlı ve rahmetinin eseridir.
O halde müşrik hükmünü vermek ile azab görmek ayrı ayrı şeylerdir.
Dünya ve ahiret azabını hak eden herkes müşrik ve kâfirdir. Fakat her müşrik azab görecek demek değildir.
Bu ikisi arasında genel ve özel kesin farklar vardır. Buna çok dikkat etmek gerekir.
İnsanlar rasul gönderilmeden ve kendilerine huccet ikame edilmeden önce bazı konularda mazeretli, bazı konularda ise mazeretli değildirler.
Onların mazeretli oldukları konu, kendilerine risalet hucceti ulaşıncaya kadar dünya ve ahirette azaba uğratılmamalarıdır. Bu, Allah (c.c)’ın fazlı ve rahmetinin bir sonucudur.
Fakat şirk koşma, şirk üzere öldüklerinde cenaze namazlarının kılınmaması, müslümanların mezarlığına gömülmemeleri, onlar için istiğfar edilmemesi, kestikleri etlerin yenilmemesi, kadınlarıyla evlenilmemesi gibi hükümlerin onlara uygulanmasında mazeretli değildirler. Yani, risalet ve tebliğ ulaşmasa da bu hükümler onlara uygulanır.” (Büyük Şirkte Cehalet Mazeret Değildir, s: 71-72)
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Bizzat kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde: “Rabbimiz! Ne olurdu bize bir rasul gönderseydin de, ayetlerine uysak ve mü’minlerden olsaydık!” diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).” (Kasas: 47)
İbn-i Kayyım şöyle demiştir:
“Allah (c.c) bu ayette; kendilerine rasul gelmeden önce başlarına musibet isabet eden kimselere, ancak yaptıkları kötülükler sebebiyle musibet isabet ettiğini haber veriyor. Fakat Allah (c.c)’ın o kimseleri cezaya uğratması ancak rasuller göndermesinden sonradır. Zira Allah (c.c) rasuller göndermeden ve hucceti ikame etmeden onlara ceza isabet etmeyeceğini bildirmiştir.” (Medaricu’s Salikin c: 3 s: 512-513)