Allah Teala'nın Düşmanlarından Beri Olmak, Onlara Düşman olmak Lâ ilâhe İllAllah'ın Gereklerindendir
Tağutun kanunlarından beri olmakla birlikte senin üzerine farz olan diğer şey; onu ve kanunlarını canlarıyla, mallarıyla, bilgileriyle, fikirleriyle, kalemleriyle, bedenleriyle müdafa eden, güzelleştiren, onları insanlara tatbik eden ve insanları bunlara çağıranlardan, taki onlar bu tagutlardan beri olup, onları tekfir edinceye, sadece Allah-u Teâlâ'nın hükmü ve şeriatine nefislerinde hiçbir sıkıntı duymadan bağlanıncaya kadar beri olman, onları tekfir etmen, onlara buğzetmen ve düşman olman, onlara hiçbir sevgi ve saygı duymaman, değer vermemendir. Çünkü imanın en sağlam
düğümü; Allah-u Teâlâ için dost ve düşman olmak, Allah-u Teâlâ için sevmek ve buğzetmektir. Senin bu konudaki örneğin; Allah-u Teâlâ'nın Halili İbrahim aleyhisselam ve beraberinde olanlardır. Bu konuda Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"İbrahim ve beraberinde olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: "Muhakkak ki biz, sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddettik (tekfir ettik). Tek olan Allah'a iman edinceye kadar bizimle sizin aranızda sonsuza dek sürecek bir düşmanlık ve kin başlamıştır." (Mumtahine: 4)
Şeyh Hamed b. Atik bu ayet hakkında şöyle dedi:
"Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurdu:
"Muhakkakki biz sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız."
Bu ayetin incelikleri çoktur. Allah-u Teâlâ ayette putlardan önce putlara tapanlardan beri olmayı zikretmiştir. Bunun sebebi putlara tapanlardan beri olmanın putlardan beri olmaktan daha önemli olmasıdır. Çünkü putlardan beri olan, fakat onlara tapanlardan beri olmayan kimse, üzerindeki farzı yerine getirmiş olamaz. Ancak müşriklerden beri olursa, onların taptıklarından da beri olmuş olur. Bu, Allah-u Teâlâ'nın şu ayetine benzer.
"(İbrahim dedi ki) Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan uzaklaşıyorum..." (Meryem: 48)
Bu ayette de İbrahim aleyhisselam'ın önce putlara tapanlardan, sonra da putlardan ayrıldığı geçmektedir. Buna benzer bir diğer ayet de şöyledir:
"(İbrahim) onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından uzaklaşınca ona İshak ve Yakub'u bağışladık ve hepsini de nebi yaptık." (Meryem: 49)
İşte bu inceliğe çok önem ver. Çünkü bu incelik, Allah-u Teâlâ'nın düşmanlarına düşman olmanın kapısını sana açar. Şirk işlemeyen nice insan vardır ki bunlar şirk ehlinden beri olmamışlardır. Bu sebeple müslüman değildirler, çünkü, rasullerin bildirdiği dine uymamışlardır." (Sebil'in Necati Ve'l Fikak)
Allah-u Teâlâ, müminlere dost; kafir, müşrik ve küfür üzerinde ısrar edenlere düşman olmanın imanın en sağlam, en büyük rükunlarından olduğunu, bu rükun yerine getirilmediği zaman yeryüzünde büyük bir fesatın olacağını bildirmiştir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Muhakkak ki iman edenler, hicret edenler, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, (muhacirleri)
barındıranlar ve yardım edenler, işte onlar birbirlerinin dostudurlar! İman eden ancak hicret etmeyenlerle, onlar hicret edene kadar sizin hiçbir dostluğunuz olamaz. Eğer, din konusunda sizden yardım isterlerse, aranızda anlaşma olmayan topluluklara karşı onlara yardım etmeniz gerekir. Allah, yaptıklarınızı görendir. Küfredenler, birbirlerinin dostlarıdır. Eğer bunu yapmazsanız (birbirinize dost olmazsanız) yeryüzünde fitne ve büyük bir fesad olur." (Enfal: 72-73)
Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurmaktadır:
"Eğer müminleri dost edinmeyip küfür ve şirk üzerinde ısrar edenlere dost olur, onlara düşman olmaz ve böylece iman ehline düşman olursanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat olur. Çünkü hak ile iman şirk ile tevhid karışır. Tevhid inancı bulanır. Allah-u Teâlâ'nın; "sadece O'na ibadet edip hiç kimseyi O'na ortak koşmama" yı bildiren emri kaybolur ve İslam şeriatinin pratiği ortadan kalkar.
Şeyh Muhammed b. Abdullatif b. Abdurrahman bu ayet hakkında şöyle dedi:
"Yeryüzünde meydana gelebilecek en büyük fitne, şirk ve fesat; müslüman ile kafirlerin, Allah-u Teâlâ'ya itaat edenle karşı gelenlerin karışmasıdır. Onlar karıştığında İslam nizamının dengesi bozulur. Tevhid akidesinin hakikatı belli olmaz ve kaybolur. Sonuçta büyüklüğünü sadece Allah-u Teâlâ'nın bildiği şer meydana gelir. İslam'ın hakim olması, emri bi'l maruf nehyi ani'l münker müessesinin işlemesi ve cihad bayrağının yükselmesi ancak Allah-u Teâlâ için sevmek, Allah-u Teâlâ için buğzetmek ve Allah-u Teâlâ'nın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmakla olur. Buna delalet eden bir çok ayet vardır." (Eddurerus Seniye – Cihad Bölümü)
Allah-u Teâlâ'ya yemin ederim ki, bu dünyada, batıl ve ehlinden bugün beri olmayan, şüphesiz ahirette ondan beri olmayı ve dünyaya geri dönmeyi temenni edecektir. Ama ne yazık ki bu olmayacak ve o günkü pişmanlık sahibine bir şey kazandırmayacaktır.
Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor:
"O gün yüzleri ateşe çevrilenler derler ki: "Keşke Allah'a ve rasulüne itaat etseydik. Rabbimiz! Biz, kendi liderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik. Ve onlar bizim yolumuzu saptırdılar. Rabbimiz onlara azabtan iki kat ver ve onlara büyük lanet et!"
(Ahzab: 66-68)
"O vakit tabi olunanlar, tabi olanlardan ayrılarak uzaklaşmıştır ve (her iki taraf da) azabı görmüştür ve onların (aralarındaki) bütün bağları da kopup parçalanmıştır. Tabi
olanlar: "Ah keşke bir kere daha (dünyaya) döndürülsek de onların bizden ayrılarak uzaklaştıkları gibi biz de onlardan ayrılarak uzaklaşsak!" derler. Allah böylece onlara işledikleri amelleri hasretler (pişmanlıklar) halinde gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir." (Bakara: 166-167)
Allah-u Teâlâ'nın muvahhid kullarından olmak isteyen, bu asrımızın yesağının kanunlarından, bu kanunları koyanlardan, bu kanunlara tabi olan ve onu müdafa edenlerden beri olmalı, iğrenç olan bu yeni dine ve ona tabi olanlara ise, bu dine bağlandıkları müddetçe düşman olup onları tekfir etmelidir.
İşte bu, İbrahim aleyhisselam'ın milletinin dini ve bütün nebi ve rasullerin dinidir.
Bu ise; bütün ibadetleri ihlaslı bir şekilde sadece Allah-u Teâlâ'ya yapmak, şirkin ve müşriklerin her çeşidinden beri olmak manasına gelen tevhid kelimesidir ve insanlar ilk olarak buna davet edilirler.
Tevhid milletinin en yüksek mertebesi; tağutu yoketmek ve insanları ona ibadetten uzaklaştırarak sadece Allah-u Teâlâ'nın şeriatine bağlamak için cihad yapmaktır.
Cihadın ilk ve en önemli merhalesi tağutun (yani yesağın, beşeri kanunların ve diğer türlerinin) sefihliğini, alçaklığını, sahteliğini, İslam düşmanı olduklarını insanlara haykırman ve bütün gücünle insanları bundan sakındırmaya, onu reddetmeye, ondan uzaklaşmaya ve onu tekfir etmeye davet etmendir. İşte bu, tevhid dinidir ve nebilerin davetidir. Yesak kanunları ve kullarının, tağutlar ve bağlılarının yüzlerine apaçık bir şekilde şöyle haykırmalısın:
"Sizi ve taptığınız tağutları reddediyoruz. Küfür anayasanızı da reddediyor ve asla kabul etmiyoruz. Tagutlara taptığınız ve anayasaya bağlı kaldığınız müddetçe, Allah-u Teâlâ'nın dinine teslim olup hayatınızın her yönünde sadece O'nun kanunlarını ve şeriatini hakim kılıncaya kadar sizinle aramızda düşmanlık ve kin olduğunu ilan ediyoruz. İbrahim aleyhisselam ve beraberindeki mü'minlerin kavimlerine söylediğini biz de size aynen söylüyoruz:
"Muhakkakki biz, sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddettik (tekfir ettik). Tek olan Allah'a iman edinceye kadar bizimle sizin aranızda sonsuza dek sürecek bir düşmanlık ve kin başladı." (Mumtahine: 4)
Onlara yine Allah-u Teâlâ'nın şu sözünü söyleyeceksin:
"Sizin dininiz size, benim dinim banadır." (Kafirun: 6)
Bu konuda gevşemiş olanlara ve seni gevşetmek isteyenlere aldırma!
Onların bu halleri seni üzmesin. Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Şehitlerin efendisi; Hamza b. Abdulmuttalib ve zalim bir imam karşısında Allah-u Teâlâ'nın hükümlerine bağlanmayı emrettiği için öldürülen kişidir." (Hakim rivayet etti Hasen hadis)
Şirk ve şirk ehline karşı cihad yapmak, tağutun alçaklığını ve ona bağlı olanların küfrünü açıklamak, çağdaş yesağın ve Allah-u Teâlâ'nın şeriatinden başka bütün şeriatların basitliğini, adaletsizliğini, alçaklığını ve küfürlerini herkese anlatmak, Allah-u Teâlâ'ya yaklaştıran en büyük ameldir. Çünkü Allah-u Teâlâ'nın semadan indirdiği din, ancak Allah-u Teâlâ'nın düşmanlarını alçaltmak, onların gerçek yüzlerini ve şirklerini ortaya çıkartarak sahte maskelerini düşürmek ve bütün insanları onların küfür ve pisliklerinden sakındırmakla hakim olur. Batılın ve küfrün gerçek yüzünü ortaya çıkarmadan hak nasıl belli olur?
Şayet tevhidin en yüksek mertebesine ulaşmak ve amellerin en faziletlisini yapmak istiyorsan, sana söylediklerimi yapar ve bu yolda karşılaştığın eziyetlere, imtihanlara sabredersin.
Şunu iyi bil; dünyadaki imtihan temiz ile temiz olmayanı, mümin ile kafiri, ihlaslı ile sahtekarı ayırmak için yapılır. Dünyada imtihan edilmeden hiç kimse cenneti kazanamaz.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Elif, lam, mim... İnsanlar: "İman ettik" demekle bırakılıp imtihan edilmeyeceklerini mi sanırlar. Şüphesiz biz onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah sözünde sadık olanları ve yalancıları bilir." (Ankebut: 1-3)
"Asra andolsun ki insan hüsrandadır. Ancak inanıp yararlı iş işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna..." (Asr: 1-3)
Şayet bu büyük mertebeye ulaşmaya güç yetiremiyor, yani; tevhidi apaçık bir şekilde haykırarak insanları buna davet edemiyorsan, bari bundan mertebece daha aşağı olanı yapmaya çalış. Çünkü eziyetlere sabretmek ve münkeri değiştirmek derece derecedir. Sen ancak yapabileceğin mertebeden işe başla! Gücünün yettiği mertebeden işe başlamak sana farzdır. Zira Allah-u Teâlâ insana gücünün üzerinde yük taşıttırmaz.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Allah hiç kimseye gücünün üstünde bir yük yüklemez." (Bakara: 286)
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"Sizden kim bir münkeri görürse onu eliyle düzeltsin, eğer buna güç yetiremezse diliyle düzeltsin, buna da güç yetiremezse kalbiyle düzeltsin (buğzetsin). Bu ise imanın en zayıf olanıdır." (Müslim)
Şayet, münkerin (kötülüğün) yüzüne karşı küfrünü apaçık bir şekilde haykıramıyor, yesak kanunlarını açıkça reddedemiyor, insanları bu kanunları reddetmeye, o kanunları kabul edenleri tekfir etmeye çağıramıyorsan yani; münkeri değiştirmeye gücün yoksa işte o zaman şirke düşmemen ve muvahhid kalabilmen için en azından tağutu, bağlılarını ve destekleyenlerini tekfir etmeli ve tüm benliğin ile onlardan beri olmalısın!
Çocuklarına da tağutun gerçek yüzünü öğretmeli, tağutları, onu destekleyen, kabul ve müdafa edenleri tekfir etmeyi, buğz ve düşmanlığı onların kalplerine iyice yerleştirmeli, sadece Allah-u Teâlâ'ya, rasulüne, İslam şeriatine ve mü'minlere dost olmayı onlara öğretmelisin.
İnsanları bu tağutlara (asrımızın yesağının kanunlarına) bağlamaya çalışan, buna davet eden veya buna zorlayan hakim, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, ordu, emniyet mensubu ve bunlar gibilerine, en yakın akraban olsalar bile buğzedeceksin, çocuklarına da buğzettireceksin!
Çocuğunun bebekliğinde ona nasıl süt içirmişsen tevhidi de işte o şekilde adeta yudum yudum içireceksin!
Ta ki hak olan tevhid üzere yetişebilsin. Zamanımızdaki insanların çoğunun gafil olduğu lâ ilâhe illAllah Muhammedun Rasulullah şehadetinin gerçek manası üzere yetişebilsin...
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemden koruyun! Orada şiddetli melekler vardır. Onlar, Allah'ın kendilerine emrettiği şeylerde isyan etmezler ve emrolundukları şeyi yerine getirirler." (Tahrim: 6)
İbni Ömer radiyAllahu anh'den Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Her biriniz bir çobansınız ve her biriniz güttüğünden sorumludur... Erkek, kendi ailesinin çobanıdır ve o da güttüğünden sorumludur..." (Buhari,Müslim)
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"İdaresi altındakileri kandıran bir kul bu şekilde ölürse, Allah-u Teâlâ ona cenneti haram kılar." (Buhari, Müslim)
Ey muvahhid!
Bil ki sen evinde bir çobansın ve çocukların da senin güttüğündür. Öyleyse sakın bu görevi yerine getirmemezlik yapma ve bu göreve riayet etmeyen, onu yerine getirmeyen bir kimse olarak Allah-u Teâlâ'ya kavuşma!
Bu mesele ihmale gelmeyecek derecede ciddi, önemli ve tehlikeli bir meseledir. Bu konuda sakın gevşek davranma!
Küçüklüklerinden itibaren çocuklarına tevhidi, lâ ilâhe illAllah'ın gerçek manasını öğret!
Onları, şirk ve tağutun her çeşidinden, bunlara bağlı olanlardan uzak kalabilecekleri ve onlara düşman olabilecekleri bir şekilde yetiştir. Sen bu konuda sorumlusun ve ahirette bundan sorulacaksın. Sakın ihmal etme!
Yesak kullarının yayın organlarından ve çocukları terbiye metodlarından uzak dur! Çünkü onlar çocuklara tagutları sevdirmeye, ona dost olmaya, onun hükümlerine bağlı kalmaya, onu korumaya teşvik ederler ve bu zihniyetle onları yetiştirirler. Böyle tuzaklardan çocuklarını koru!
Televizyon, radyo, gazete ve bunlar gibi her türlü bozgunculuğa sebeb olan yayın organlarından da uzak dur! Çünkü bu yayın organları; nesli bozucu, tağut ve hükümlerini yüceltici yayınlarla insanların zihinlerini bulandırırlar.