Hoş Geldiniz!

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için Giriş yapın.

Eğer üyeliğiniz yoksa Kayıt olun.

Gönderen Konu: Osmanli KanunNamelerinde Islam Ceza Hukukuna Aykiri Hukumler  (Okunma sayısı 30985 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı MaxiMilyan

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 1
Ynt: Osmanli KanunNamelerinde Islam Ceza Hukukuna Aykiri Hukumler
« Yanıtla #15 : 30 Mart 2013, 11:24:56 »
Osmanlıda her ne kadar hanefi fıkhı yürürlükte isede imani noktada bir takım sıkıntıların olduğuna dair çok sayıda ip uçlarına rastlamak mümkün.Sanki tevhid tam manasıyla anlaşılmamış geleneksel din anlayışının, düşünceler üzerinde etkisi birçok meselede göze çarpmaktadır.Yada şöyle olmuş olabilir İslam dini ile geleneksel anlayış harmanlanmış bu sebeple zaman zaman böylesine islam dini açısından açıklanması çok zor durumlar zuhur etmiştir.

Osmanlının Almanlarla askeri ve iktisadi anlamda ortaklık içerisine girmesi de sanırım yine açıklanması zor ve müşkül durumlardan bir tanesidir.Osmanlı ordusunun Alman subayların komutası altında sadece Çanakkale muharebesi değil daha birçok cephede bu durum cereyan etmiştir.

O dönem ki şeyhül islam makamı bunun caizliğinin fetvasını hangi naslara dayanarak verdikleri gerçekten en çok merak edilen meselelerdendir.Alman komuta kademesi şu şekilde olmuştur.

ÇANAKKALE MUHAREBELERİNDE GÖREV ALAN ALMAN KOMUTANLAR VE KURMAY BAŞKANLARI**

Not:Burada ismi verilen Alman subayları tümen, kolordu ve ordu komutanları ile kurmay başkanları ve topçu komutanlarıdır. Bunların dışında idari görevlerde bulunan ve küçük rütbeli subaylar da mevcuttur. Amaç muharebelerdeki komuta kadrosunu ortaya koymak olduğu için bunlar dahil edilmemiştir.

18 MART BOĞAZ MUHAREBESİ

— Korg. Merten, Başkomutanlık Delegesi
— Yb. Wasillo, Hamidiye Tabyası Komutanı
— Yb. Werle, Erenköy Bölgesi Ağır Topçu Komutanı

KARA MUHAREBELERİ (25 NİSAN 1915-OCAK 1916)

Mareşal Liman Von Sanders, 5 nci Ordu Komutanı

SEDDÜLBAHİR BÖLGESİ

25-26 Nisan Seddülbahir Kıyı Muharebeleri-Alman yok
Birinci Kirte Muharebesi (28 Nisan)-Alman yok
1/2 ve 3/4 Mayıs Gece Taarruzları-3 tümen katıldı
 Alb. Vbn Zodenstern, Güney Bölge Komutanı (Üç tümenin K.)
 Bnb. Mühlmann, Güney Bölge Kur. Bşk.
Alb. Kannengieser, Güney Bölge Danışmanı
İkinci Kirte (6-8 Mayıs) ve 9-24 Mayıs Muharebeleri
Beş tümen katıldı-Tümg. Weber, Güney Grubu Komutanı
Yb. Thauvenay, Güney Grubu Kur. Bşk.
Üçüncü Kirte Muharebesi (4-6 Haziran)-6 tümen katıldı
Tümg. Weber, Güney Grubu Komutanı
Yb. Thauvenay, Güney Grubu Kur. Bşk.
Birinci Kerevizdere Muharebesi (21-22 Haziran)-4 tümen katıldı
Tümg. Weber, Güney Grubu Komutanı
Zığındere Muharebesi (28 Haziran-3 Temmuz)-5 tümen katıldı
Tümg. Weber, Güney Grubu Komutanı
5 Temmuz Zığındere Türk Taarruzu-8 tümen katıldı
Tümg. Weber, Güney Grubu Komutanı
Bnb. Eggert, 1 nci Kolordu (Sağ Kanat) Kur. Bşk.
Alb. Nicolai, 3 ncü Tümen Komutanı
Yb. Binholt, Güney Grubu Topçu Komutanı
İkinci Kerevizdere Muharebesi (12-13 Temmuz)
 Güney Grubuna bağlı iki kolordunun bünyesinde 9 tümen katıldı
Tuğg. Trommer, 14 ncü Kolordu Komutanı
Yb. Albrecht, 5 nci Kolordu Kur. Bşk.
Ab. Hovik, 13 ncü Tümen Komutanı-6-13 Ağustos Muharebeleri
Güney Grubuna bağlı üç kolordu bünyesinde 6 tümen katıldı
Yb. Albrecht, 5 nci Kolordu Kur. Bşk.
Alb. Hovik, 13 ncü Tümen Komutanı
Tuğg. Trommer, 14 ncü Kolordu Komutanı
Eylül 1915-Ocak 1916 Mevzi Muharebeleri
Güney Grubuna bağlı iki kolordunun bünyesinde 5 tümen katıldı
Tuğg. Trommer, 14 ncü Kolordu Komutanı
Yb. Albrecht, 5 nci Kor. Kur. Bşk.
Alb. Hovik, 3 ncü Tümen Komutanı

ARIBURNU-ANAFARTALAR BÖLGESİ

25 Nisan Arıburnu Muharebesi
— Alman yok
27 Nisan Türk Taarruzu
— Alman yok
1 Mayıs Türk Taarruzu
— Alman yok
19 Mayıs Türk Taarruzu
— Alman yok
6-10 Ağustos Arıburnu, Conkbayırı ve 9 Ağustos Birinci Anafartalar Muharebesi
— Kuzey Grubunun bünyesinde 3, Anafartalar Grubunun bünyesinde 3, Anafartalar Grubunun bünyesinde 6 olmak üzere 9 tümen katıldı
— Alb. Kannengiesser, 9 ncu Tümen Komutanı; 7 Ağustos günü muharebe sahasına geldiği saatte, Conkbayırı’nda yaralandı
— Yb. Pötrih, 9 ncu Tümen Komutanı
— Yb. Wilmer, Anafartalar Bölge (Müfreze) Komutanı
İkinci Anafartalar Muharebesi (21 Ağustos)
— Anafartalar Grubunun bünyesinde 7 tümen katıldı
— Yb. Wilmer, 5 nci Tümen Komutanı
Eylül-Aralık 1915 Mevzi Muharebeleri
— Kuzey Grubunun bünyesinde 3 tümen; Anafartalar Grubunun bünyesinde 15 nci ve 2 nci Kolordu bölgeden ayrılınca yerine 16 ncı Kolordu kuruldu) kuruluşlarında 7 tümen olmak üzere toplam 10 tümen katıldı.
— Alb. Nicolai, 2 nci Kolordu Komutanı
— Alb. Kannengiesser, 16 ncı Kolordu Komutan Vekili
— Yb. Wilmer, 5 nci Tümen Komutanı
— Alb. Hovik, 12 nci Tümen Komutanı
— Bnb. Lierau, Ağır Topçu Grup Komutanı (Anafartalar)

KUMKALE BÖLGESİ

25-27 Nisan Kumkale Muharebesi
— 15 nci Kolordu bünyesinde iki tümen katıldı
— Tümg. Weber, 15 nci Kolordu Komutanı
— Yb. Tuweney, 15 nci Kolordu Kur. Bşk.
— Alb. Nicolai, 3 ncü Tümen Komutanı
________________________________________
Alıntı

Bu bilgiler osmanlı resmi arşivlerinden alınmış bilgilerdir.Osmanlı Almanların, Suud krallığı Amerika birleşik devletlerinin komutası altında savaşlara katıldıkları bilinen bir gerçektir.

Şimdi bunları görünce haliyle insanın aklına şu sorular sorular gelmektedir.O zaman Osmanlı imparatorluğunun bugünkü Suud krallığından farkı nedir.Bugünkü Suud krallığıda anayasa olarak islam şeriatini benimsemiş bir yönetim biçimidir.Yani şunu söylemek istiyorum asl olan devlet anayasasında islam şeriatinin olmasımıdır,yoksa asl olan bu şeriatin tüm yönleriye yürürlükte olmasımıdır.?

Tabiki doğru söylüyorsunuz hiç kimseyi illaki tekfir etmek için peşinde dedektiflik yapmamak lazım.Fakat bu Osmanlı meselesi için ne kadar geçerli bir kaide olur orası  bilinmez.Çünkü bunu sizin yada başklarının bunu yapmasına gerek kalmadan, başkaları bu meseleleri pişirip pişirip ortaya sunuyorlar.Altıyüz küsür sene dünya ya hükümran olmış bir imparatorluğunun sorgulanmasını da doğal karşılamak gerektiği kanaatindeyim.


Osmanlı şeyhül islam makamı kendisini islama nisbet eden ve lafzen “lailaheillAllah” diyen herkesi müslüman olarak görmektedir.İşte Necd alimleleri onları bu yüzden tekfir etmişlerdir.Necd alimlerine göre İnsanlar “lailaheillAllah” diyor fakat tevhid kelimesinin anlam ve mahiyetini bozucu söz ve fiillerde bulunuyorlar dolayısyla bu kelimeyi lafzen ikrar etmeleri onlara bir fayda sağlamayacağı gibi onların müslüman olma iddialarınıda inkar ettiklerini göstermektedir.Diyorlar.

Şeyhül islam makamı bu yanlış düşünceye sahip olduğu için, ittiat terakicileri çözememiş olması kadar doğal birşeyde olamaz.Çünkü bu ergenekoncular (İttiat terakiciler) gerçek masonluklarını saklı tuttukları halde,amelen içki,zina,vs daha birçok haramları gerek istanbul da gerekse avrupa devletlerine seyahetlerinde zaten yapıyorlardı ve bunlar bilinen şeylerdi.

Her türlü melaneti kendilerine kendilerine hayat tarzı seçtikleri halde sırf tevhid kelimesi lafzen dile getirmeleri şeyhül islam makamının gerçeği görme  basiretsizliğini ortaya koymuştur.Buda geçmişte Necd alimlerinin haklılığını ortaya koymakla birlikte onlar bu imansızlara devletin en üst makamlarında rütbe verebiliyorlar söylemlerini ne kadar ileriyi güzel analiz ettiklerinin açık işaretleridir.

Mustafa Sabri beton Kemal döneminde Mısıra gittiğimde Mısır halkı ve basını beni adeta gözleriyle parçalayacaklardı diyor.Çünkü onlar beton Kemale bu şekilde bağlı idiler diyor.Kendi toplumunun bu tutumunu hayretler içerisinde karşıladığını dile getiriyor.Ben onlara bu adam bir ingiliz muhubbidir dediğim halde hala bu adamı nasıl oluyorda çözemiyorlar diye dert yanıyor.Halbuki sen ve makamın bu işi çözememişken şimdi neden bunu Mısır halkından bunu bekliyorsunuz.Çünkü sizin tevhidi anlayışınız toplumunuzun da bu şekilde kör göz sağır kulak olmasına yol açmıştır.

Nerden bakarsanız bakın Osmanlıda hem yenitimde hemde toplum nezdine tehvhidi anlayış ve iman sorunları olduğunu söylemek herhalde onlara haksızlık yapılmış olmasa gerek.Bu masonların kimliklerini gizli tutmaları ve manevralar yaparak idareyi ve halkı kandırdıkları noktasında bir takım tevilleri anlamak mümkün olabilir fakat 1928 de açıkça batı kaynaklı insan ürünü kanunları yasama ve yürütme makamına aldıkları halde halktan %90 larda destek almalarını hiç bir şekilde anlaşılır bir tarafı yok.

Tevhid akidesine sahip bir toplumun bu kadar kısa süre içerisinde topyekün irtidat etmesini açıklamak gerçekten çok zor bir durumdur.O zaman akıllara gelen şey bu toplumların kelimeyi tevhidin ne anlama geldiğini bilmeden sadece o ülkenin vatandaşları oldukları için kanun ve yasalara itiat ettikleri ortaya çıkmaktadır.Şeyhül islam Mustaf Sabri daha sonra işin aslını kavramış bu yüzden elinden geleni yapmıştır,geçmişteki yanlış düşüncelerinin analizlerini ölmeden yapabilmiş ve inşeAllah bir müslüman olarak vefat etmiştir.En azından bizim zahiren gördüğümüz budur.

Fakat diğer ulema ve toplum için aynı şeyleri söyleyebilmek çok zor kanaatindeyim.

Çevrimdışı el-Vakkâf inde'l-Hak

  • Site Yöneticisi
  • *****
  • İleti: 130
Ynt: Osmanli KanunNamelerinde Islam Ceza Hukukuna Aykiri Hukumler
« Yanıtla #16 : 17 Haziran 2013, 09:20:34 »
İddia: Osmanlı da her ne kadar hanefi fıkhı yürürlükte isede imani noktada bir takım sıkıntıların olduğuna dair çok sayıda ip uçlarına rastlamak mümkün.Sanki tevhid tam manasıyla anlaşılmamış geleneksel din anlayışının, düşünceler üzerinde etkisi birçok meselede göze çarpmaktadır.Yada şöyle olmuş olabilir İslam dini ile geleneksel anlayış harmanlanmış bu sebeple zaman zaman böylesine islam dini açısından açıklanması çok zor durumlar zuhur etmiştir.
 
Cevap: Osmanlı’da bir takım bozulma ve hataların olduğu hiç kimse tarafından inkar edilecek ve adil bir Müslümanın tasvip edeceği bir durum değildir. Fakat bizler bu hatayı da göz önünde bulundurarak Osmanlı’nın örnek alınacak bir İslam devleti olarak görmüyoruz. Osmanlı’nın İslamlılığına hükmetmemiz kat’i olan deliller ile sabit olmuştur. Osmanlı’nın tekfiri için kat’i, sabit ve somut deliller söz konusu olmadığı için biz Osmanlı’yı tekfir etmiyoruz. Halkın içinde kafirler, münafıklar olabilir, halk avam olabilir, bidatler, hurafeler olabilir. Fakat bunlar bir devleti tekfir etmek için yeterli delil değildir.

Soru: Osmanlının Almanlarla askeri ve iktisadi anlamda ortaklık içerisine girmesi de sanırım yine açıklanması zor ve müşkül durumlardan bir tanesidir.Osmanlı ordusunun Alman subayların komutası altında sadece Çanakkale muharebesi değil daha birçok cephede bu durum cereyan etmiştir.O dönem ki şeyhül islam makamı bunun caizliğinin fetvasını hangi naslara dayanarak verdikleri gerçekten en çok merak edilen meselelerdendir.Alman komuta kademesi şu şekilde olmuştur.
 
Cevap: Şu kesinlikle bilinmelidir ki; kâfirlerin Müslümanlar üzerinde velayet yetkisi yoktur. Kâfirlere velayet yetkisi vermek küfürdür. Ve buna cevaz veren kim olursa olsun Müslüman değildir. Bir Müslüman kâfir bir kimsenin komutası altında asla savaşamaz. Savaştığında haram işlemiştir. Bu konuda ayet vardır. Osmanlı’nın böyle bir şey yaptığına ve o zaman ki Müslümanların kâfirlerin komutası altında savaştığına ve o âlimlerin buna cevaz verdiğine dair kesin bir delil bilmiyorum. Şayet kat’i, sabit ve somut bir delil varsa delile göre hüküm verilir. İster Osmanlı olsun, isterse başka bir devlet olsun küfrüne dair getirilen kat’i, sabit ve somut bir delil olursa biz hiç duraksamadan tekfir ederiz. Fakat ne karşı itirazcı taraftan, ne de Osmanlı’yı küfürle itham eden kimselerden bu güne kadar bu şekilde bir delil getirilememiştir. Getirilen deliller ya kâfirlerin verdiği haberlerdir, ya da tarihi rivayetlerdir. Bunların delil niteliği taşımadığını daha önce ifade ettik.

İddia: Bu bilgiler osmanlı resmi arşivlerinden alınmış bilgilerdir.Osmanlı Almanların, Suud krallığı Amerika birleşik devletlerinin komutası altında savaşlara katıldıkları bilinen bir gerçektir.
 
Cevap: Maalesef Osmanlı yıkıldıktan sonra gerek batılı ve gerekse onu yıkan zümreler Osmanlı hakkında yalan ve iftira birçok haberler ve belgeler yayınladılar. Amaçları son Osmanlı İslam devletini kötülemek ve halkı bu tür devletlerden sakındırmaktır. Bu sebeple kâfirlerin verdiği haberlere itibar etmeden bunu o zaman yaşamış Müslümanların verdiği veya adil olan Müslüman kimselerin bize ulaştırdığı haberlere itibar etmemiz gerekmektedir. Osmanlı ve kâfirler birlikte savaşlara girmiş olabilirler. Fakat girilen savaşların nasıl olduğu ve ne şekilde gerçekleştiği hakkında kesin ve sabit bilgiye sahip olmak gerekir ki ona göre hüküm verelim.

İddia: Şimdi bunları görünce haliyle insanın aklına şu sorular sorular gelmektedir.O zaman Osmanlı imparatorluğunun bugünkü Suud krallığından farkı nedir.Bugünkü Suud krallığıda anayasa olarak islam şeriatini benimsemiş bir yönetim biçimidir.Yani şunu söylemek istiyorum asl olan devlet anayasasında islam şeriatinin olmasımıdır,yoksa asl olan bu şeriatin tüm yönleriye yürürlükte olmasımıdır.?
 
Cevap: Osmanlı devletinin İslam ahkâmını her alanda uyguladığına dair elimizde birçok delil mevcuttur ve bu deliller o devlet İslam hükmünü vermemizi gerektirir. Fakat Suudi Arabistan’ın İslam devleti olmadığı ve küfürlerinin çok ve açık olduğu bilinen bir hakikattir. Ve iman ile küfrü ayırma melekesine sahip olan herkes Suudi Arabistan’ın İslam devleti olmadığını bilir ve anlar. Osmanlı ise bu devlete benzememektedir. Zira Osmanlı’nın İslam ahkamını icra ettiğini sadece isim olarak değil fiiliyatında ve hükmettiği bölgelerdeki uygulamalarından anlamak mümkündür. 

İddia: Osmanlı şeyhül islam makamı kendisini islama nisbet eden ve lafzen “lailaheillAllah” diyen herkesi müslüman olarak görmektedir. İşte Necd alimleleri onları bu yüzden tekfir etmişlerdir. Necd alimlerine göre İnsanlar “lailaheillAllah” diyor fakat tevhid kelimesinin anlam ve mahiyetini bozucu söz ve fiillerde bulunuyorlar dolayısyla bu kelimeyi lafzen ikrar etmeleri onlara bir fayda sağlamayacağı gibi onların müslüman olma iddialarınıda inkar ettiklerini göstermektedir.
 
Cevap: İslam devletinde yaşayanlara aksi ispat edilinceye ve küfürleri ortaya konuluncaya kadar Müslüman hükmü verilir. Dar-ul harpte ise bunun aksidir. Osmanlı devleti İslam devletidir. İçinde yaşayanlar küfürleri ve şirkleri ispat edilenler dışında halka zahiren Müslüman hükmü verilir. Küfrü görülen halk tekfir edilir. Bu sözünüz Osmanlı’ya bir iftiradır. Şayet dediğiniz gibi olsaydı kelime-i tevhidi söylemelerine rağmen atr. ve sistemine kayıtsız kalıp, ona razı olanları topluca tekfir etmezdi. Şeyhul İslam Mustafa Sabri’nin fetvası bu konuda açıktır.

İddia: Şeyhül islam makamı bu yanlış düşünceye sahip olduğu için, ittiat terakicileri çözememiş olması kadar doğal birşeyde olamaz.Çünkü bu ergenekoncular (İttiat terakiciler) gerçek masonluklarını saklı tuttukları halde,amelen içki,zina,vs daha birçok haramları gerek istanbul da gerekse avrupa devletlerine seyahetlerinde zaten yapıyorlardı ve bunlar bilinen şeylerdi.
 
Cevap: Osmanlı alimleri sadece La ilahe İlAllah dedikleri için halkı Müslüman ilan etmemişlerdir. Fakat halkın dar-ul İslam’da yaşamaları sebebiyle küfür ve şirkleri bilinmeyene kadar Müslüman hükmü vermişlerdir. Bu ise İslam’a zıt olan bir hüküm değildir. İttihat ve terakicilerin tanınmaması ve onların planlarının çözülmemiş olması bu reyinizi doğrular mahiyette değildir. Zira daha önceki İslam devletlerinde de bu tür fitneler vuku bulmuş ve bu devletler yıkılmıştır. Yıkıldıktan sonra kalkıp da bir İslam devletini “içindeki kâfirleri tesbit edemedi” diye tekfir etmek İslami bir usül değil, ancak nefsi bir arzudur. Rasulullah’tan sonra vahiy kesildiğinde münafıklıkları gizli olanlar vardı, bunları tesbit edemeyen sahabeler vardı. Ve hatta Hz. Ömer’i yaralayanlar, Osman’ı şehit edenler vs. bunların planlarının bilinmemesi bu sahabeleri itham etmemizi gerektirmez.

Son olarak şunu söylüyorum;

Bir İslam devleti kurulduğunda münafıklar, kâfirler, ajanlar olabilir ve bunlar devleti yıkmak için gizli olarak çabalayabilirler. Bu kimselerin olması bir devleti kafir yapmaz ve tevhid konusunda eksiklikleri olduğunu göstermez. Böyle bir fikir ortaya atılırsa asrı saadet devrinde bile münafıklar vardı ve İslam aleyhinde bir çok faaliyetler yürütüyorlardı. Halkın çoğu sonradan İslam’ı reddedip, irtidat etmiş olabilir. Bu tür bilgiler bir devleti tekfir etmek için ve onu küfürle itham etmek için delil niteliği taşımaz. Ne zaman ki devletin küfürleri açıkça kati, sabit ve somut delillerle ortaya konursa işte o zaman o devlet tekfir ederiz.


SOSYAL MEDYADA PAYLAŞ

Yapılan paylaşımlar vesilesi ile Allah'ın razı olmadığı, İslam'a zıt olan şirk (Allah'a ait hak, sıfat ve yetkileri Allah'tan başkasına veyahut Allah'la beraber başkasına vermektir) ve küfür (gerek inatla gerek cehaletle gerekse inat edenleri taklit sebebiyle Allah'ın tevhidini inkar ve rasulünü yalanlamaktır) içeriklere veyahut bunların savunuculuğunu yapan kurum veya kuruluşlara ulaşmanız halinde hiçbir sorumluluk kabul etmiyoruz.
Facebook  Twitter  Google