Zekatın Örneğini de Vermekte Fayda Var:
Meşrulaştırılmış: Hz. Ebubekirin zekat vermeyenlere karşı cihadı onların malını ganinet olarak alması ve ölülerinin ateşte olduğunu belirtmesi. Onlara mürted muamelesi yapması çünkü onlar ayetin (Tevbe, 9/103) sadece zekatın rasulullaha verildiğini iddia ettiler ve bu da zekat emrini daimi olarak rafa kaldırmaktır. Yani sürekli bu cürmün altında bulunmaktır. Ki bu da diğerlerinde belirttiğim gibi meşrulaştırmadır ve irtidat demektir.
Hz. Rasul (s.a.v.)’in vefatından sonra, Hz. Ebubekir (r.a.)’in halifeliğinin ilk günlerinde dinden dönme olayları görüldü. Hz. Ebu Bekr (r.a.)’ın bu kimselere ve topluluklara savaş açarak gösterdiği kararlı tutumu ile İslâm’ın bütünlüğü korunmuş oldu. Ebu Hureyre (r.a.)’den şöyle dediği nakledilmiştir: ‘Resûlullah vefat ettikten sonra Ebu Bekir (r.a.) halife seçildiği ve araplardan bazıları dinden döndüğü zaman Hz. Ömer (r.a.), Hz. Ebu Bekir’e şöyle dedi: Allah Resûlü “İnsanlar, Allah’tan başka ilah yoktur, deyinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum. Kim, Allah’tan başka ilah yoktur, derse, malını ve canını benden korumuş olur. Ancak İslâm’ın hakkı müstesnadır. Onun asıl hesabı ise Allah’a kalmıştır.” buyurduğu halde, nasıl olur da sen insanlarla savaşırsın? Hz. Ebu Bekir şöyle cevap verdi: ‘Allah’a yemin ederim ki, namazla zekatın arasını ayıranlarla mutlaka savaşacağım. Çünkü zekat mali bir haktır. Allah’a yemin ederim ki, Resûlullah’a vermiş oldukları bir deve yularını bile bana vermezlerse, onlarla savaşırım.’ dedi. Bunun üzerine Hz.Ömer (r.a.) şöyle dedi: ‘Allah’a yemin olsun ki, Aziz ve Celil olan Allah Ebu Bekir’in gönlünü savaş için genişletmiş ve yine anladım ki, onun görüşü doğrudur.’ (Ebu Davud, Zekat, 1.)
Uyarı: Hz.Ömer onların irtidatlarında şüphede olduğundan dolayı Ebubekir'e itiraz etmemiştir. O savaşma konusunda itiraz etmiştir. Yoksa kafamıza göre deriz ki Ebubekir tekfir etti Ömer tekfir etmedi o zaman tekfir etmeyen tekfir edilmez. Ki bu da yanlış olur.
Meşrulaştırılmamış: Salebe olayı. Salebenin tekfir edildiği ve mürted muamelesi gördüğüne dair delil yok.
Medineli Müslümanlardan Salebe b. Hâtıb,[Taberi, Tefsîr, c. 10, s. 189-190, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 289-290, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 170-172, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, Fahru´r-Râzî, Tefsîr, c. 16 s. 1 38-1 39, İbn Esir, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 283-285, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 136-137, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85, Suyûtî, Dürru´l-mensur, c. 3, s. 260.] Rasulimiz Aleyhisselama gelip:[Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 290, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 170, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Suyûtî, Dürru´l-mensûr, c. 3, s. 260]
"Yâ RasûlAllah![Beyhaki, Delâil, c. 5, s. 290, Vahi df, E sbâbu ´n-n üzül, s. 170, Zemahşeri, Keş sâ f,c.2,s.203,Fahru´r-R âzf, Tefsîr, c. 16, s. 138, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 137, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s.85, Suyûtî, Dürru´l-mensûr, c. 3, s. 260.] Bana mal vermesi için, ALLAH´a dua et!" dedi.
Rasulimiz Aleyhisselam:
"Yazıklar olsun sana ey Salebe! Şükrünü yerine getirdiğin az, şükrünü yerine getiremeyeceğin çoktan hayırlı dir.[Taberi, Tef sfr, c. 10, s. 189, B eyhaki, D el âil, c. 5, s. 290, Vahi df, E sbâb, s. 1 70, Zem ahşerf, Keşşaf, c. 2, s. 203, F ahru´r-Râzi, c. 16, s. 138, İbn Esîr, Usd, c. 1, s. 284, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 137, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.] Ey Salebe! Hakkını ödeyeceğin az, hakkını ödemeye güç yetiremeyeceğin çoktan hayırlıdır!" buyurdu.[Ebussuud, Tefsir, c. 4, s. 85.]
Salebe, dönüp gittikten sonra, geri geldi.[Zemahşeri, Keşşaf, c. 2, s. 203, Fahru´r-Râzî, c. 16, s. 138, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Kurtubî, c. 8, s. 209, Nesefi, Medârik, c. 2, s. 137.]
"Yâ RasûlAllah! Bana mal vermesi için, ALLAH´a dua et!" diyerek [Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 290, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284.] dileğini tekrarladı. Bunun üzerine, Rasulimiz Aleyhisselam:
"Sen ALLAH´ın Rasuli gibi davranışlı olmaya razı değil misin?[Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 170, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 374.] Ben sana en güzel ömek değil miyim?[İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284.]
Varlığım Kudret Elinde bulunan ALLAH´a yemin ederim ki; dağların altın ve gümüş olarak benimle birlikte yürümüş olmalarını istemiş olsaydım, muhakkak yürürlerdi!" buyurdu.[Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 170, Beyhakî, D el âil, c. 5, s. 290, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.]
Salebe:
"Yâ RasûlAllah! Sen, bana mal vermesi için, ALLAH´a dua et![Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 290, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209.] Seni hak ile rasul gönderen ALLAH´a andolsun ki;[Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 290, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 170, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85.] sen bana dua edecek olursan,[Taberî, c. 10, s. 189, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 170, Kurtubî, c. 8, s. 209, Ebu´l-Fidâ, c. 2, s. 374, Suyûtî, Dürru´l-menûr, c. 3, s. 260.] ALLAH da bana mal verecek olursa.[Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 290, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, Fahru´r-Râzî, Tefsîr, c. 16, s. 138, Nesefî, Medârik, c. 2, s.137, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85.] her hak sahibine hakkını vereceğim!" dedi.[Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 290, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 1 70-1 71, Zemahşeri, Keşşâf, c. 2, s. 203, F ahru´r-Râzî, Tefsîr, c. 16, s. 13 8, İ b n Esîr, U sdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Nesefi, Medârik, c. 2, s. 137, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.]
Bunun üzerine, Rasulimiz Aleyhisselam:
"Ey ALLAH´ım! Salebeye mal ver!" diyerek dua etti.
Salebe bir koyun edindi.
Koyun bereketlendi.
Küçük böceklerin, kurtların üreyip çoğaldıkları gibi, çoğaldığı zaman, Medine ona dar geldi. Medine´den uzaklaşmak zorunda kaldı. Medine vadilerinden bir vadiye gidip kondu.
Öğle ve ikindi namazlarını cemaatle kılıp diğerlerini terketmeye başladı.
Koyunlar daha da arttıkları zaman, Salebe Medine´den büsbütün uzaklaştı.
Cuma namazları dışında bütün namazları bıraktı.
Koyunlar küçük böceklerin, kurtların üreyip çoğaldıkları gibi çoğalınca, Salebe Cuma namazını da bıraktı.
Cuma günü, oradan geçen yolculardan, Medineliler hakkında haberler sormakla yetinir oldu.
Rasulimiz Aleyhisselam, ashaba:
"Salebe ne yapıyor?" diye sordu.
Ashab:
"Salebe bir koyun edinmişti. Koyun üreyip çoğalınca, Medine ona dar geldi. O da Medine´den uzaklaşmak, Medine vadilerinden birine gidip konmak zorunda kaldı..." diyerek, Sa´lebe´nin işini haber verdiler.
Rasulimiz Aleyhisselam:
"Vâh Salebeye! Vâh Salebe´ye! Vâh Salebe´ye!" buyurdu.[Taberî, c. 10, s. 1 89, Beyhakî, c. 5, s. 290, Vâhidî, s. 1 71, Zemahşerî, c. 2, s. 203, Fahru´r-Râzî, c. 16, s. 138, İbn Esîr, c. 1, s. 284, Kurtubî, c. 8, s. 209, Nesefî, M edârik, c. 2, s. 137, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85.]
Yüce ALLAH:
"Onların mallarından bir sadaka (zekat) al ki, bununla kendilerini (günahlarından) temizlemiş, bununla onlan(n mallarını, hasenelerini) bereketlendirmiş olasın!.." mealindeki âyeti indirdi.[Tevbe: 103.]
Bu sadaka ve zekat âyeti inince, Rasulimiz Aleyhisselam; biri Cüheyne, diğeri de Süleyım kabilesinden iki kişiyi zekat tahsildarı olarak çevredeki mal sahiplerine gönderdi.
Müslümanların mallarından zekat ve sadakalarını ne kadar alacakları hakkında bir yazı yazdırıp onlara:
"Sa´lebeye ve Süleym oğullarından da filan zâta uğrayınız! Onlardan, zekat ve sadakalarını, buna göre alınız!" buyurdu.
Tahsildarlar gittiler, Salebeye vardılar. Ona Resûlullah Aleyhisselamın yazısını okuyup, kendisinden mallarının
sadaka ve zekatını istediler.
Salebe:
"Bu da ne?! Bu ancak bir cizyedir! Onun kızkardeşidir! Bu da ne? Bu, cizyeden başka birşey değil! Ben bilmiyorum bu nedir? Hele siz şimdi gidin! İşinizi bitirdikten sonra yanıma dönün!" dedi.
Tahsildarlar, Sa´lebe´nin yanından ayrılıp, Sülemî´nin yanına vardılar.
Sülemî, sadaka ve zekat hakkındaki yazıyı dinledikten sonra, develerinin en iyisine baktı ve onu sadaka ve zekat olarak ayırıp teslim etmek üzere tahsildarları karşıladı.
Tahsildarlar zekat için ayrılan deveyi gördükleri zaman:
"Senin bunu vermen gerekmez! Biz bunu senden almayı istemiyoruz!" dediler.
Sülemî:
"Hayır! Alınız bunu! Ben bunu gönül hoşluğuyla (gönlümden koparak) veriyorum. O da benimdir (ALLAH´ın emriyle verildiği için, benim demektir)," dedi.
Bunun üzerine, tahsildarlar Sülemî´nin ayırdığı zekat ve sadakasını aldılar.
Zekat toplama işini bitirince, dönüp Sa´lebe´ye tekrar uğradılar.
Salebe:
"Yazınızı bana gösterin!" dedi.
Yazının içine baktı:
"Nedir bu?! Ancak cizyedir!
Nedir bu? Ancak cizyenin kızkardeşi!
Siz, hele şimdi birdönüp gidin! Ben birdüşüneyim bakayım!" dedi.
Tahsildarlar, Sa´lebe´nin yanından ayrılıp, Rasulimiz Aleyhisselam in yanına geldiler.
Rasulimiz Aleyhisselam, daha onlar konuşmadan:
"Vâh Salebeye![Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189-190, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 171, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.] Vâh Sa´lebe´ye!" buyurdu.[Zemahşeri, Keşşaf, c. 2, s. 203, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 1 37.]
Sülemî için de, bereket duası yaptı.
Tahsildarlar Sa´lebe´nin yaptığını da, Sülemî´nin yaptığını da, Rasulimiz Aleyhisselam a haber verdiler.
Bunun üzerine, Yüce ALLAH, indirdiği âyetlerde meal olarak şöyle buyurdu:
"İçlerinden kimi de, ALLAH´a şöyle ahdetmişti:
´Bize lütuf ve kereminden ihsan ederse, andolsun, zekatını vereceğiz! Muhakkak, salihlerden olacağız!´
ALLAH, kendilerine fazi ve inayetinden verince de, onunla cimrilik edip arka çevirdiler. Onlar öyle dönektirler."
"Nihayet, ALLAH´a karşı va´d ettiklerini tutmadıkları, yalan söylemekte oldukları için, O da (bu fiillerinin) akıbetini kalblerinde, Kendisinin huzuruna çıkarılacakları güne kadar sürecek bir nifak yaptı." (Tevbe: 75-77)
Sa´lebe´nin akrabalarından olup Resûlullah Aleyhisselamın yanında bulunan bir zât, bunu işitince, Sa´lebe´nin yanına vardı ve:
"Yazıklar olsun sana ey Salebe! ALLAH senin hakkında şöyle şöyle âyetler indirdi!" dedi.
Salebe, hemen kalkıp Rasulimiz Aleyhisselama geldi. Zekatını kabul buyurmasını istedi.
Rasul Aleyhisselam:
"ALLAH senin zekatını kabul etmekten beni men etti!" buyurdu.
Salebe başına toprak saçınca, Resûlullah Aleyhisselam:
"Bunu sen kendin yaptın. Ben sana emretmiştim, beni dinlemedin!" buyurdu, onun zekatını almaya yanaşmadı, vefatına kadar da ondan hiçbir şey kabul etmedi.
Hz. Ebu Bekir halife olunca, Salebe onun yanına geldi:
"Sen benim Resûlullah Aleyhisselamın yanındaki mevkiimi, Ensar içindeki yerimi biliyorsun, zekatımı kabul et!" dedi.
Hz. Ebu Bekir:
"Resûlullah Aleyhisselamın kabul etmediğini ben kabul edeceğim ha!" dedi ve vefatına kadar onun zekatını kabul etmedi.
Hz. Ömer, halife olunca, Salebe ona geldi ve:
"Ey mü´minler emîri! Zekatımı kabul et!" dedi.
Hz. Ömer:
"Resûlullah Aleyhisselam senin zekatını kabul etmemiş, Ebu Bekir de etmemiş! Ben kabul edeceğim ha! Ben senin zekatını kabul edemem!" dedi ve vefatına kadar da, onun zekatını kabul etmedi.
Hz. Osman halife olunca, Sa´lebe onun yanına geldi ve zekatını kabul etmesini istedi.
Hz. Osman:
"Resûlullah Aleyhisselamın da, Ebu Bekir´in de, Ömer´in de kabul etmedikleri zekatı, ben de senden kabul edemem!" dedi ve kabul etmedi.
Sa´lebe, Hz. Osman´ın halifeliği devrinde ölüp gitti.[Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 190-191, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 291-292, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 171-172, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.]