Hoş Geldiniz!

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için Giriş yapın.

Eğer üyeliğiniz yoksa Kayıt olun.

Gönderen Konu: Abdullah b. Abdul Bari el-Ehdel el- Yemeni fetvasına katılıyormusunuz?  (Okunma sayısı 47259 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı el-Vakkâf inde'l-Hak

  • Site Yöneticisi
  • *****
  • İleti: 130
Allah'ın salat ve selamı; Önderimiz ve hayat örneğimiz Hz. Muhammed (s.a.s)'e, onun güzin ashabına ve kıyamete kadar onu yoluna sımsıkı sarılacak muvahhidlerin, muttakilerin üzerine olsun


İddia: Uzun zaman önce “Abdullah b. Abdul Bari el-Ehdel el- Yemeni fetvasına katılıyormusunuz?" Şeklinde başlık açarak bu forumda bir tartışma başlatmıştım . Bizzat muhataplarım bu forum yöneticileri vs gibi görünsede “Müslümanlara karşı kafirlere yardım etmenin hükmü” ismiyle hakyayınlarından çıkan ve seyfuddin el-muvahhid ( ! ) mustear (takma isim) ismiyle yayınlanan kitabın yazarı asıl muhatap aldığım kişidir. Tabi bu yazarın ekmiş olduğu fitneden etkilenip bu tarz batıl görüşleri kim akide edinen herkes Allah (c.c) rızasını gözeterek ve O’nda n yardım dileyerek yapmış olduğumuz davetin ve reddiyenin kapsamına girmektedir.

Cevap:   Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki; gayesi hakkı tebliğ, batıldan sakındırmak olan bir kimsenin bu tür alaylı ve tahkir amaçlı cümlelerle görüş ve reyini bildirmesi mümkün değildir. Ve şuan bizim hakkımızda bin bir türlü iftira, hakaret ve aşağılayıcı ifadeler kullanan ve her türlü çamur atma,  hataları teşhir etme kampanyası başlatan mezkûr bazı grup ve kimseler hak yayınlarının sitesinde yeterli cevabı almalarına rağmen batıl tevillerle, saldırgan, cedelci tavırlarla ortalığı velveleye vermeye çalışmaktadırlar.

 “İmam buhari” isimli üye bu malum şahısların tavrını takınmakta ve sorduğu sorunun cevabı verilmesine rağmen yinede hiç cevap verilmemiş gibi aynı üslupla, aynı hatalarla ve aynı aşağılayıcı tavrıyla yeniden bize “reddiye yazacağım” şeklinde rant sağlayıcı sözler sarf edip insanların akıllarında şüphe ağları örmektedir.  Malumunuz örümcek ağlarının yapısı ne kadar güzel görünümlü hoş bir yapıya sahip olsa da bozulup yok olması çok basit ve kolaydır.

Ancak biz ne kadar bozsak bile bu şüphe ağlarını yeniden onaracak, akılları bu şüphe ağlarıyla kaplanan, idrak melekelerini yitirmiş, şuursuzca etrafa saldıran bazı kimseler varolacaktır. Allah’ın inayet ve yardımı ile Kur’an ve sünnet ekseninde, selef ve halef çizgisinde ehli sünnet menhecine bağlı olarak bu şüphe ağlarını, soru işaretlerini gidermeye çalışacağız.

Âlimlerin yazdığı eserler, verdiği fetvalar gerek tekzip edilirken, eleştirilirken ve gerekse düzeltmeler yapılırken bu konuda muarız olan kimse, yaptığı reddiyeyi delilli bir şekilde, Kur’an ve sünnet ekseni, selef ve halef çizgisinde kaleme almalıdır ki; bu reddiye kabul görsün ve cevap verilmeye layık görülsün. Aksi takdirde alay ve tahkir içerikli yazılar yazıldığı takdirde hem kabul görmeyen ve ilmi hiç değer arz etmeyen kuruntu ve saçmalıklar silsilesi ortaya çıkar ki; bu bizim nezdimizde hiçbir değer  arzetmeyen ve cevap verilmeye dahi layık görülmeyen bir saçmalıktan ibaret olur.

Ve yine belirtmek isterim ki;

Ey “imam buhari” isimli üyemiz diyorsunuz ki; ” Bizzat muhataplarım bu forum yöneticileri vs gibi görünse de “Müslümanlara karşı kafirlere yardım etmenin hükmü” ismiyle hakyayınlarından çıkan ve seyfuddin el-muvahhid ( ! ) mustear (takma isim) ismiyle yayınlanan kitabın yazarı asıl muhatap aldığım kişidir.”

Peki, Ey Buhari! Siz ne zaman Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid ile aynı seviyeye geldiniz de kendinizi ona muhatap olacak seviyede görüyorsunuz. Hiçbir ilme sahip olmadığınız ve hiçbir icazet sahibi olmadığınız halde büyüklenip, gurur ve kibir hastalığına kapılıp nasıl böyle bir hadsizlik yapıyorsunuz bir türlü anlam veremedim. Bu yaptığınız büyük bir terbiyesizliktir…

Şunu bilin ki; Şeyhin en basit ve ilim seviyesi en düşük olan talebesi bile sizin gibilerinin bu şüphe ağlarını yok edebilir ve size en güzel cevabı verebilir. Kendinizi şeyhe muhatap olacak seviyede değil de, onun en basit talebesine muhatap olacak seviyede görmenizi tavsiye ederim. (belki daha bu seviyede bile değilsiniz). Hiç düşündünüz mü? Ben şeyhi kendime muhatap alıyorum almasına da… Acaba şeyh beni kendisine muhatap alır mı?

İddia: Bizim yaptığımız açıklamalara ve itirazlara yapılacak reddiyenin Arapçadan Türkçeye çevrilmesi sebebi ile aradan biraz zaman geçmesi ve tercüme sonunda reddiye adı altında kelamdan başka ilmi hiçbir değer taşımayan yazıya karşı cevap verilmeye değmediği için duyarsız kalmamız uzun zamandır cevap vermemize Allah'ın izni ile birazda olsa engel olmuştur. Tabi cevap vermeyişimize birazda olsa dini ve dünyavi meşgalelerinin payıda vardır elbette. Ne yazık ki günümüzde nerede ise bizim haricimizde insanların Allah hakkında bilgisizce konuşan, yazanlara karşı duyarsız kalmaları bizi oldukça düşündürmekte ve üzmektedir.

Cevap: Öncelikle size, hangi konumda olduğunuza ve kime muhatap olduğunuza dikkat etmenizi tavsiye ederim. Sizin, bize karşı reddiye olarak! yazdığınız ve bir takım delil olarak aldığınız fakat size delil olmayan nas ve alimlerin sözleri ile ortaya koyduğunuz ve reddiye olarak isimlendirdiğiniz yazılar ilmi bir değer arzetmediği için bunlara cevap verilmeye bile gerek görülmese de sizin fitne rüzgarı estirmenize, insanların beyinleri şüphe ağları ile kaplamanıza müsaade etmeyiz. Yemeni ile ilgili fetvaya yapılan açıklamaya vaktinizin yokluğundan yakınarak cevap vermediğinizi iddia ediyorsunuz. Benim kanaatime göre siz vaktinizin yokluğundan değil de ilminizin kıtlığından dolayı cevap veremezsiniz. 

Diyorsunuz ki; “Ne yazık ki günümüzde nerede ise bizim haricimizde insanların Allah hakkında bilgisizce konuşan, yazanlara karşı duyarsız kalmaları bizi oldukça düşündürmekte ve üzmektedir.”

Bu sözünüz doğru bir sözdür, fakat murad ettiğiniz şey yanlıştır. Öncelikle sizden başka bir grubun bize karşı reddiye yazmamasını hep menfi anlamda değerlendirip onları eleştirmemeniz lazım. Belki de sorun sizdedir. Zira bu gruplar verilen fetvayı anlamış veya bu fetvayı açıklama yapılmadan önce anlamış olabilirler veya fetvaya yapılan açıklamayı anlamış ve kabul ederek buna tabi olmuş olabilirler. Sizlerin şuan sanal ortamda oluşturduğunuz cedel, sataşma, hakaret, her girdiğiniz sitede fitne çıkarmak gibi çirkef davranışlar zinciri herkesçe malumdur. Bu grupların sessiz kalmasını hiçbir araştırma yapmaksızın bu şekilde sadece varsayımlarla değerlendirmeniz yanlış bir davranıştır.


İddia: Üyeler belki bilmiyor olabilirler normalde arapçadan türkçeye çevrilen bu reddiye daha önce arapça sitede ebu meryem diye tanınan bir şahsa karşı yapılmış olup direk bizim yazımız muhatap alınarak yazılmadığını belirtmek isteriz. Ebu Meryemin asıl ismi Allahu alem Abdurrahman bin Tala ve şu an sanırım avrupada ikamet etmektedir.

Cevap: Farz edelim ki bu reddiye, siz muhatap alınarak değil de Ebu Meryem muhattab alınarak yazıldı. (bu sizin iddianız benim değil). Peki, acaba siz muhatap alınacak ve reddiye yazılacak seviyeye ne zaman ulaştınız? Ve sizin ilmi seviyeniz nedir ki hem reddiye yazıyor, hem de yazılan reddiye ye kendinizi muhatap görüyorsunuz. Bu yaptığınız haddinizi aşmaktan ibarettir. Daha dün şeyhin tevhidi öğrettiği kimseler bugün kalkıp hiçbir icazet sahibi olmaksızın şeyhe karşı hiçbir ilme vakıf olmaksızın reddiye yazıyorlarsa bu akidevi bir sorundan öte şahsiyete beslenilen kin ve nefretin bir belirtisidir ve bu nefsi bir hevesten başka bir şey değildir.

Size tavsiyem; bize karşı reddiye! yazmadan önce bir kendinizi hesaba çekin, nefsi arzularınızdan, kişisel sorunlarınızdan kurtulun ve öylelikle bize reddiye yazın. Aksi takdirde nefsi heveslerinizi ve alaycı tavrınızı terk etmez ve büyüklük taslayıp, gurur ve kibir hastalığı ile bize saldırırsanız buna karşı yazılarının hiçbir ilmi değere sahip olmadığı için silinir…

İddia: Bizde Allah’ın izni ile selefi salihin  yolunun takipçileri olarak tevhid hakkında ekilen şüpheleri/bidatleri sünnet kılıcı ile bir bir biçme adına yola çıktık inşaAllah. Yaptığımız ve yapacağımız amellerimiz konusunda Allah’tan yardım diler ve sözlerimizi yerine getirmeyi bize nasip etmesini isteriz amin…

Elbette yazılanlara cevap verilecektir inşaAllah.

Cevap: Kalplerinizdeki hastalık ve başkalarına duyduğunuz kin ve nefret sizi hak yoldan ayırmış, ayaklarınızı kaydırmış ve sizi çıkışı ancak Allah’ın hidayeti ile olacak bir girdaba sürüklemiştir. Ve kendinizi nispet ettiğiniz o hak yolu ile aranızda bir bağlantı kalmamıştır. Bazı meselelerde aşırıya kaçmanız, bazı meselelerde cehaletinizin esiri olmanız hasebiyle akıllarınız bozulmuş, idrak gücünüz zayıflamıştır. Rabbimden sizin için hidayet diliyor, size akıl ve fikir vermesini niyaz ediyorum. Ve bize karşı yazacağınız reddiyeyi sabırsızlıkla bekliyorum İnşeAllah…

Çevrimdışı SeyF

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2
بسم الله الرحمن الرحيم

‘’Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir.’’ (3.AL-İ İMRAN:186)

‘’Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz.’’(21.ENBİYA:35)



Bu yukarda ki sözlerden şu çıkıyor: Sırf dünyevi menfaatleri elde etmek için, rahat yaşamak için, sıkıntılara maruz kalmamak için ve Muvahhid olanların, Rasullerin, Sıddıkların, Şehidlerin, Salihlerin, İyiliği emredip kötülükten men eden mu’minlerin gördükleri acıları, işkenceleri, ölümleri, imtihanları görmemek için Tevhid bayrağını göklerden indirip ve ya Asılması gereken Tevhid bayrağı olduğu halde onun yerine şu bayraklardan (veya benzerlerinden) birisini asan kişiler;


…Allah’ı birleyen muvahhid, dinin yüce olduğuna, Tevhid bayrağının yüce olduğuna, asıl kurtuluşun İslam dini olduğuna ve bütün dinlerin batıl olduğuna inanan mu’min ve de kalbinde küfre,kafirler ve tağutların şiarlarına herhangi bir sevgi,tazim,bağlılık bulunmayan kişiler “cahil,muvahhid fakat fasık”diye nasıl hüküm alabiliyor acaba?.El-yemeninin fetvasında geçen kişilerin gemilerine astıkları bayrakların tazim amaçlı değilde “ vatandaş olma  “ manasına geldiğini iddia ederek yaptığınız tevil şeytanın bile aklına gelmez herhalde! Peki vatandaş olmak küfürmü? yada fıskmı? Sizin durumunuz bu fetva ile nereye oturuyor?

Yukarda el-Yemeni’nin küfür işleyen kişileri kurtarmak için yaptığı tevili sizde el-Yemeni’yi kurtarmak için yapmışsınız.Siz birbirinizi kurtaradurun, ahiret gününde bakalım birbiriniz kurtarabilecek misiniz?! Ve şunu da belirtmek istiyorum sizin tevilleriniz zikrettiğim manalardan başka bir manaya gelmiyor. Bununda “anlamak istediğin şekilde anlıyorsun“ mantığı ile alakası yoktur. Bunuda suçluluk psikolojisinde ki kişiler söyler. Çünkü zaten edilen laflar açık,zahir,mubeyyen. Binaenaleyh benim fıtratım bu sözleri kabul etmiyor şiddetle red ediyor.Tıpkı Yahudilerin ve Nasaranın Üzeyr/İsa Allah’ın oğludur sözlerinin fıtratıma ters oluşu gibi. Ve bu sözlerden tiksindiğim gibi yukarda ki sözlerden de tiksiniyorum!

SubhanAllah! Rasuller Tevhid bayrağı ayakta tutmak için gönderilecek, Mucahidler bu uğurda şehid olacak,mu’minler bu uğurda işkencelere maruz kalacak, Musab bin Umeyr Tevhid sancağını yere düşürmemek için kollarını kaybedip, şehid oluncaya kadar  onu yukarda tutacak, sonrada baldırı çıplak birkaç adam çıkıp sırf bu işkencelere maruz kalmamak için Yüce Tevhid bayrağı yerine Tağutların,Şeytanların ve onların hiziplerinin bayrağını asacak  ve bu fiilide küfür olmayacak, aksine Muvahhid olarak kalacak!!.. Az mahalle mektebinde bir şeyler okumuş 7 yaşında ki çocuk bile bu fiili yapanı  tekfir eder !


Evet vicdanlara sesleniyorum ne diyorsunuz.? Allahın sizi yarattığı bu fıtrat bu mu ? Tevhid bayrağını indirip tağutların bayrakları sırf meta’ için asmak ve bundan dolayı kafir olmamak mı ? Allah sizi hangi fıtrat üzere yarattıysa o fıtrata dönün!

“Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler. (30.RUM:30)”

Sahih akıl ve fıtrat bu sözleri asla kabul etmez!  Rasullerin ortak daveti olan Tevhid bu sözleri red etmeyi gerektirir.!

‘’Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık. Kalbleri vardır bununla kavrayıp anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.’’ (7.ARAF:179)

“Ehl-i kitaptan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbu ki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar. “(3.AL-İ İMRAN:78)

‘’Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar.’’ (18.KEHF:57)

Son olarak;

Aşağıya sizlerin birbirini tekfir eden görüşlerinizi asıyorum ve bu görüşleri nasıl uzlaştırdığınızı merak ediyorum.İşte tağutun bayrağını asmak dinin aslı olduğunu kabul ettiğiniz ve bunun aksini iddia edenleri tekfir ettiğiniz görüşler.


Alıntı
Ziyaeddin El-Kudsi tağutun simge ve bayrakları hakkında diyor ki:

Tevhid üzerinde sabit kalabilmek için hem kendinin hem de ailenin, tağutu simgeleyen her türlü simgeye, bayrağa, milli marşa ve bunlar gibi başka değerlere değer vermemesi, onlara saygı göstermemesi ve onlara buğzetmesi gerektiğini bil!  

 Yesağın kullarının, Allah-u Teâlâ'nın kitabı ve şeriatinden daha çok değer verdikleri, tağut ve kanunlarının simgesi olan, "bayrak" dedikleri bez parçasına sakın saygı gösterme!

Kim bu bayrağı sever, onu evine asar, dağıtır veya kendisine bir simge edinirse o kimse bu amelleriyle tağuta bağlı olduğunu, onu kabul ettiğini zahiren göstermiş olur. Çünkü bu simgeler Allah-u Teâlâ'nın kanunlarına karşı çıkan, onu değiştiren, insanları Allah-u Teâlâ'nın kanunlarından uzaklaştırıp iblis ve yardımcılarının kanunlarına boyun eğdiren devletlerin sembolüdür. İşte bundan dolayı bu tür simgeler, onların sistemlerine bağlı olunduğunu gösteren birer alamettir. Bu sebeble sakın böyle bir alamete saygı gösterme! Şayet böyle yaparsan hayvanlardan daha aşağı bir seviye ineceğini bil!

Muvahhid olarak senin üzerine düşen görev; tağutu simgeleyen bayraklara ve temsil ettiği tağuti sistemlere öncelikle kendin buğzetmen sonra da aileni buğzettirmen ve böylece onlardan uzak olmanızdır. Bu mesele tevhidin feri meselesinden değil aslından, yani; lâ ilâhe illAllah'ın şartlarından ve tevhidin gereklerindendir. lâ ilâhe illAllah'ın gerektirdiği ise; her türlü tağutu reddedip sadece Allah-u Teâlâ'yı tüm sıfatlarında tam manasıyla birlemektir. O halde bu meselede gevşeme! İhmalkar olma!
(Asrımızın Yesağı, Tağutun Simge Ve Bayraklarına Buğzetmek)


Alıntı
     
Bayrak Ve Tağutlara Ait Resimlerin Asılması:

İslam düşmanı tağutların resimlerini ev veya iş yerlerinde duvarlara asmak küfürdür. Çünkü bu, İslam düşmanlarına saygı göstermek demektir.

Yine ev ve iş yerlerine küfrün, İslam düşmanlığının simgesi olan kafir devletlerin bayraklarını asmak da tağutun resmini asmak gibidir.  


Tağutların putları ve bayrakları karşısında saygı duruşuna geçmek ise daha büyük küfürdür.

Resim, put ve kafirlere ait sembolleri yüksek yerlere asmanın veya koymanın küfür olmasının sebebi; bu hareketin bir değer verme ve saygı göstermeyi ifade etmesindendir. Bunun küfür olduğu ise açıktır.
(Davetçinin Tefsiri, Bakara 256. Ayetin tefsiri)


Şimdi en son el-Yemeni’nin görüşlerini izah etmek için ortaya attığınız bu görüş ise yukardan beri söylediklerinize muhaliftir.Yukarda ki görüşlerinizde  tağutun bayrağını asmayı dinin aslından görüyorken,  tağutun karasularından geçmek için gemiye bayrak asma amelini dinin aslından çıkardınız, dolayısı ile bu görüşünüz ile dinin aslından olan bir mesele dinin aslından olmaktan çıkıp nasıl caiz olabiliyor? Puta tapmakta dinin aslını ihlaldir ve Allah’tan başkasına ibadet/kulluk yapmak anlamına gelir. Şimdi tağutun karasularından geçmek için sinek hadisinde olduğu gibi, tağut gemiye put dikmeyi şart koşsa veya puta secde etmeyi ileri sürse, sırf karasularından geçmek için bu ameller caiz mi olacak Haşa!? Yani başkası da bu tarz teviller getirse itibar edilir mi? Zaten ilgili soruda bahsi geçen şahısların asla böyle bir tevilleri de yok hatta akıllarına bile bu şeytani teviller gelmemiştir Allah’u alem. Bunlar sizin sonradan uydurduklarınızdır.

Şimdi yukarıda şeyhinizden yaptığım nakiller sizi ve el-Yemeni’nin söylemiş olduğu sözlere yapılan bu tevili tekfir etmekte ve aşağılamaktadır:


Alıntı yapılan:  Ziyaedin El-Kudsi Diyor ki:
“Bayraklarını gemime asma sebebim de onların karasularından sadece kolaylık geçebilmek içindir, yoksa ben o bayrağa karşı bir saygım söz konusu olmayıp, gerekirse ayağımın altına da koyarım” diye cevap verirse bu durumda bu kimse tekfir edilmez. “

Şimdi söyleyin bilinen,tanınan tağutun bayrağını gemiye,iş yerine,eve vb. gibi yerlere asmak dinin aslından mıdır değil midir?
Yapılan amelemi itibar edeceğiz yoksa yapılan ameli görmemezlikten gelip kişinin kalbinde ki niyete mi?
Küfür dediğiniz ve asan kişi hakkında hayvanlardan daha aşağı olduğunu söylediğiniz halde en son ki görüşünüzde küfre nasıl istisna getirdiniz? Bu yaptığınız teşri değilmidir?

Not: İmam Buhari'nin yazılarının içerisinde bir sürü soru var neden onlara cevap vermiyorsunuz ?


Çevrimdışı Eymen

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4
Ey aklı küçük basireti körelmiş ve düştüğü kuyudan sırt üstü yatıp yıldızları gördüğünde  kendini dışarıda zan eden  zavallı adam..
İslam hükümleri cahillerin duygusal ve heyecanvari hareketleriyle verilmez. Bunun için ilim ve basiret gerkir, basiret ve anlayışı körelmiş kimseler bu konuları anlayamaz, anlatamaz, bu gibi kimseler bu hareketleriyle şeytanın kucağına düşmekten ve insanları da buna davet etmekten başka bir işe yaramıyorlar.

Elbette ki Müslüman ının görevi tevhit bayrağını en yüce mertebelere ulaştırmak için var gücüyle çalışmaktır bu yolda mücadele ederken örnek aldıkları kimseler elbette ki bu yolda mücadele ederken ölen büyük İslam kahraman ve önderleridir. Ancak sizin gibi olanlar örneğin uhutta bu büyük mücadelede mücahitleri savaş meydanına yalnız gönderdiler. Şimdi kalkıp heyecan ve duygusallıkla bunlardan bahs edemezsiniz buna hakkınız yok. Önce dedelerinizin yaptıklarından dolayı özür dileyin.

Eylemeni nin fetvasını ve bu fetva hakkında yapılan açıklamayı siz anlayamazsınız buna ilminiz ve anlayışınız yetmez sizlere ne kadar anlamanız için açıklama yapılsa boştur siz yinede bildiğinizi okuyacaksınız.
Muvahhit aynı zamanda cahil günahkâr ve fasık ta olabilir, ama size göre bu kavramlar bir muvahhit için geçersizdir sizin usulünüz şeytani olduğu için İslami hükümleri pek bilmiyorsunuz insanların kalplerine fitne ekmek için derslerinizi daha çook çalışmanız gerekir,

Yani İslami hükümleri ve sıfatlarını iyi ezberlemeniz gerekir ama nede yapsanız hileniz zayıftır bundan Allah ın izniyle hiçbir müvahidi etkileyemezsiniz. Dedeniz de bu hasretle dönüp durmaktadır.
Bir Müslüman ı tekfir etmek için bütün ihtimaller ortadan kaldırılır ve öyle hüküm verilir bu büyük İslam âlimlerinin titizlikle takip ettiği yoldur, ancak cahiller düz mantık giderler akıllarına uyarlarsa alırlar uymazsa almazlar ve bu ehlisünnettin takip metodundan tiksinirler.

Bu metot onların fıtratına ters geliyor çünkü onların fıtratı o kadar kirlenmiş ki temiz bir şeyi kabul etmiyor
Örneğin; sigara, tiryakisinin bütün bedenine sahip olmuş bütün hücreler artık bu zehire alışmış ve bu zehiri temiz zan ediyor, kişi bu zehiri bırakıp temiz gıdalarla beslenmeye çalıştığı zaman bu defa temiz gıdalar vücuda ters tepki yapıyor ve vücut hastalanıyor ancak tekrar zehir aldığı zaman rahatlıyor bu zehirde ciğerlerden başlayarak bu kişiyi ölüme götürüyor sizin durumunuz aynen böyle.

İşte bu halinizle vicdanlara seslenmeniz acaba vicdan sahiplerine ne kadar fayda verebilir!? Siz bu halinizle ancak vicdanları zehirlersiniz, siz bu halinizle ancak temiz fıtrat sahibi insanların fıtratlarını kirletirsiniz. 
Aklı sıra görüşlerimizi birbirine çelişkili olarak göstermişsiniz bizim görüşlerimizde hiçbir çelişki yoktur çelişki anlayışınızda vardır. Ancak siz bu halinizle el-yemeni hakkında yapılan açıklamayı ve astığınız görüşlerimizi anlayamazsınız anlamanız için öncelikle bu zehirden yani bu cehaletten kurtulmanız için tedavi olmanız gerekir.
Eylemeni nin fetvası ve onun hakkında yapılan açıklamayı biz çok güzel anlıyoruz ve bu yapılan açıklamaya karşı söyleyeceğimiz bir söz ve açıklama yok. Eğer ön yargılığınızı bırakıp cehaletinizi kabul eder ilim ehli olan insanlardan ilim alıp ve böyle gıda alırsanız eminim sizde anlayacaksınız. Bir an önce tiryaki olduğunuz hastalığınızdan kurtulmak için tedavi olmanız dileğiyle Allah sizlere hidayet versin

Not; imam buhari adlı şahıs maalesef üzülerek söylüyorum oda tutulduğunuz hastalığa tutulmuş iyileştiğinizde zaten birçok sorunun cevabını kendiniz anlayacaksınız bu şekilde bizde cevap vermekten kurtuluruz.

Çevrimdışı Hak Mücadelesi

  • Site Yöneticisi
  • *****
  • İleti: 1244
Alıntı
El-yemeninin fetvasında geçen kişilerin gemilerine astıkları bayrakların tazim amaçlı değilde “ vatandaş olma  “ manasına geldiğini iddia ederek yaptığınız tevil şeytanın bile aklına gelmez herhalde!

Bu iddiayı hangi ilmî kaynağınıza güvenerek yapıyorsunuz, merak ettim doğrusu. Eminim siz de çok iyi biliyorsunuz ki Arapça'da bir kelime dahi cümlenin ifade ettiği manayı açıklamaya yeterlidir. Bunu anlayabilmek için çok ince Arap Dili bilgisine sahip olmak gerekir. Aksi halde, sözün zahirine bakarak veya Türkçe karşılığını okuyup Arapça aslını görmezden gelerek meseleleri saptırırsınız da, bu da ancak cahil kimselerin işidir.

Fetvanın Arapçasında geçen "رعية " kelimesinin ne anlama geldiğini yukarıda açıklamıştık. Fakat siz tüm bu yazılanları sanki okumamışçasına veya sırf muhalefet etmek ya da "bir kere bu görüşü savundum, şimdi dönmem olmaz" gibi belki nefsî ihtiraslarla hâlâ karşı gelmektesiniz.

"Bu cümledeki söz arapça aslında “bağlı olmak” şeklinde olmayıp “raiyye” şeklindedir. Raiye ise “hükmü altında yaşamak” anlamındadır. Bu durumda haklarında soru sorulan kimselerin hristiyanların hükmü altında yaşadıkları, daha açıkçası İslam diyarının hristiyanlar tarafından işgal edilen yerinde yaşadıkları ve onlara bağlı olduklarını söyledikleri anlaşılmaktadır. O halde buradaki bağlılık (yani; raiyye); vatandaşlık, manasındadır. Dolayısıyla bu kimseler müslüman olup, bulundukları yerde  hristiyanlar tarafından işgal edildiği için onların vatandaşı olmuşlardır. Böylece onların bir vatandaşı olarak onlara bağlı olarak yaşamaktadırlar. O halde bu cümlede geçen “bağlılık” devlet olarak bağlılık olup din bağlılığı değildir."

Te'vil bunun neresinde ! Cehaletinizi asılsız, nefsî suçlamalarla ört-bas etmeye çalışmayın !


Alıntı
Peki vatandaş olmak küfürmü? yada fıskmı? Sizin durumunuz bu fetva ile nereye oturuyor?

Cehaletinizin simgesi bir iddia daha !... Biz vatandaş olmaya mı küfür ya da fısk dedik? Bunu hangi sözümüzden çıkardınız? Yoksa fesadınız mı sizi böyle anlamaya sevk ediyor?

Vatandaşı olduğu ülkenin kolaylıklarından faydalanmak amacıyla kafir devletin bayrağını asan müslüman (tekfir edilmemesi için gerekli şartlar tahakkuk ettiği zaman) fasık olur diyoruz. Meseleleri karıştırmayın...


Alıntı
Ve şunu da belirtmek istiyorum sizin tevilleriniz zikrettiğim manalardan başka bir manaya gelmiyor. Bununda “anlamak istediğin şekilde anlıyorsun“ mantığı ile alakası yoktur.

Ta kendisi !... Siz resmen anlamak istediğiniz şekilde anlıyorsunuz. Az önce yazdıklarım bunun açık isbatıdır...

Alıntı
SubhanAllah! Rasuller Tevhid bayrağı ayakta tutmak için gönderilecek, Mucahidler bu uğurda şehid olacak,mu’minler bu uğurda işkencelere maruz kalacak, Musab bin Umeyr Tevhid sancağını yere düşürmemek için kollarını kaybedip, şehid oluncaya kadar  onu yukarda tutacak, sonrada baldırı çıplak birkaç adam çıkıp sırf bu işkencelere maruz kalmamak için Yüce Tevhid bayrağı yerine Tağutların,Şeytanların ve onların hiziplerinin bayrağını asacak  ve bu fiilide küfür olmayacak, aksine Muvahhid olarak kalacak!!..

Canınız istediğiniz zaman malınızın telefinden korkarak "malım tağuta kalsın da ona destek mi olayım" gibi sapık te'villerle tağutun mahkemesine başvurur veya başvuranları tekfir etmezsiniz de; tağutu her şekilde reddetmiş, İslam'ı tüm dinlerden ve beşeri sistemlerden üstün olarak kabul etmiş ve buna göre yaşayan, fakat cehaleti sebebiyle dünyada kolaylıktan yararlanmak amacıyla kafir devletin bayrağını "ona hiçbir saygı göstermeden, bağlanmadan, onun yüceliğini kabul etmeden" asan müslümanı, anında tekfir edeceksiniz!... Çelişki dediğiniz işte budur!...

Bir meseleye alimlerin 99'u küfür, biri küfür değil derse, müslümanı tekfirden kurtarmak için o bir alimin görüşüne uyulur. Yani bir müslümanı tekfir etmemek için öncelikle bütün kapılar kapatılır. Sizin bu yaptığınız Hariciliğe girer; şayet her fısk, haram işleyen müslümanı hemen tekfir edeceksek... (Bayrak asan kişilerin müslüman kalabilmeleri için gerekli şartları yazmıştık; bu şartlar dahilinde fasık olur. Yoksa her bayrak asmak fısk ya da haram değildir.)


Alıntı
Aşağıya sizlerin birbirini tekfir eden görüşlerinizi asıyorum ve bu görüşleri nasıl uzlaştırdığınızı merak ediyorum.İşte tağutun bayrağını asmak dinin aslı olduğunu kabul ettiğiniz ve bunun aksini iddia edenleri tekfir ettiğiniz görüşler.

Şeyhin yazısının tamamını değil de bir kısmını buraya aktarırsanız, ancak bu eseri okumamış kimseleri bu sözlerinizle tuzağa düşürebilirsiniz. Şimdi aynı konunun içindeki diğer paragrafı okuyalım:

"Bu nedenle biz inanıyoruz ki; ikrah ve geçerli bir tevil olmaksızın kafirlerin işaretlerini, bayraklarını asmak sadece haram değil, küfürdür ve İslam’dan çıkmaktır. Böyle yapan kişi dünyada kafir ve müşrik muamelesi görür. Çünkü kafirlerin bayrağını asmak; onlara ve devletlerine bağlanmanın, onları dost edinmenin ve onların dinine girmenin zahiri bir alametidir. Bunun haç asmaktan hiçbir farkı yoktur. Haç, bir resim, bir ağaç, demir, altın ve gümüş parçası olabilir, ama küfür ve şirkin simgesi olmuştur. Bu sebeple haçı, ikrah olmaksızın takan kişiye nasıl zahiren küfür hükmü veriliyorsa aynı şekilde kafir devletin bayrağını takan kişiye de bu hüküm verilir. Çünkü bayrak kafir devletin bir simgesidir. Fakat insanlar için bayrağın küfre delalet edişi, haçın küfre delalet edişi kadar net değildir. Bu nedenle kafirin bayrağını asan, onu simge edinen bir müslüman, ancak bu konudaki hak kendisine açıklandığı halde hala bu ameline devam ederse tekfir edilir. Tanımadığımız bir kişi için ise durum farklıdır. Böyle bir kişinin kafir bir devletin bayrağını astığı görülürse onun zahiren bu devlete bağlı olduğuna hükmedilir ve bu sebeble kendisine kafir muamelesi yapılır. O halde tevhidi kabul etmiş müslümanları ve ailemizi kafirlerin simgelerinden, bayraklarından sakındırmamız gerekir."
(Tağutun Simge Ve Bayraklarına Buğzetmek)


Alıntı
Şimdi söyleyin bilinen,tanınan tağutun bayrağını gemiye,iş yerine,eve vb. gibi yerlere asmak dinin aslından mıdır değil midir?
Yapılan amelemi itibar edeceğiz yoksa yapılan ameli görmemezlikten gelip kişinin kalbinde ki niyete mi?
Küfür dediğiniz ve asan kişi hakkında hayvanlardan daha aşağı olduğunu söylediğiniz halde en son ki görüşünüzde küfre nasıl istisna getirdiniz? Bu yaptığınız teşri değilmidir?

Hepsinin cevabı verildi; idrak edebilene...

Alıntı
Not: İmam Buhari'nin yazılarının içerisinde bir sürü soru var neden onlara cevap vermiyorsunuz ?

İmam Buhari rumuzlu üye siz olmayasınız? IP adresleriniz aynı... Niyetiniz sizi destekleyen birileri varmış gibi gösterip de çoğunlukla üstünlük taslamak ise çoğunluk hiçbir zaman ölçü değildir. Ölçü Kur'an ve Sünnettir...

Çevrimdışı İmam Buhari

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 14
Alıntı
Canınız istediğiniz zaman malınızın telefinden korkarak "malım tağuta kalsın da ona destek mi olayım" gibi sapık te'villerle tağutun mahkemesine başvurur veya başvuranları tekfir etmezsiniz de; tağutu her şekilde reddetmiş, İslam'ı tüm dinlerden ve beşeri sistemlerden üstün olarak kabul etmiş ve buna göre yaşayan, fakat cehaleti sebebiyle dünyada kolaylıktan yararlanmak amacıyla kafir devletin bayrağını "ona hiçbir saygı göstermeden, bağlanmadan, onun yüceliğini kabul etmeden" asan müslümanı, anında tekfir edeceksiniz!... Çelişki dediğiniz işte budur!...


Yukarda yazdığınız tüm şeyelere Allah'ın izni ile cevap vereceğim.Sersenişin astığı yazıyı tek tek ızah edeceğim.Fakat yukarda bana atfetmiş olduğunuz bu küfür görüşü bana bilerek yaptığınız iftira olarak kabul etmek yerine  tamamen bir yanlış anlamadan kaynaklandığını düşünerek ciddiye almıyorum. Bana nisbet ettiğiniz o küfür görüşü red ediyorum.İp meselesine gelince doğrudur ipimiz aynıda olabilir farklıda çünkü kullandığımız interti bir çok kişi kulanmaktadır.Seyf isimli üyeyi yakından tanırım dolayısı ile burada bir art niyet taşımaya gerek yok.Sizlerde bana cevap veriyorsunuz fakat ben altında hiç bir şey aramıyorum. Burada önemli olan hakkın ortaya çıkmasıdır yoksa cedel yapmak değildir amacım.

Bayrak asma konusunda cehaleti mazeret gördüğünüz ortadadır ve ben yazılarımda bayrak konusundaki cehaletin ne olduğunu açık açık yazmıştım. Tekrar yazarım inşaAllah fakat şu sizin savuınduğunuz görüş küfürdür.Acil olarak yazılmış bir yazıdır açıklamalarım sonra gelecek inşaAllah.

Çevrimdışı Hak Mücadelesi

  • Site Yöneticisi
  • *****
  • İleti: 1244
Alıntı
Fakat yukarda bana atfetmiş olduğunuz bu küfür görüşü bana bilerek yaptığınız iftira olarak kabul etmek yerine  tamamen bir yanlış anlamadan kaynaklandığını düşünerek ciddiye almıyorum.

Şahsınız için söylemedim bu sözü. Sizi site dışında tanımam, etmem; ben burda gördüğüme hükmederim. Çelişkinin bizim yazdıklarımızda değil; tekfir edilmesi gereken yerlerde kafirleri tekfir etmeyip tekfir engeli olan yerde müslümanı göz kırpmadan tekfir edenlerde olduğunu söylemeye çalıştım.

Alıntı
İp meselesine gelince doğrudur ipimiz aynıda olabilir farklıda çünkü kullandığımız interti bir çok kişi kulanmaktadır.Seyf isimli üyeyi yakından tanırım dolayısı ile burada bir art niyet taşımaya gerek yok.Sizlerde bana cevap veriyorsunuz fakat ben altında hiç bir şey aramıyorum.

Sizin, size cevap verenlerin aynı kişi olduğunu düşünme olasılığınız azdır; çünkü elinizde kanıt yok. Fakat sizin aynı kişi olabileceğiniz ihtimali mümkündür. Değiliz diyorsanız öyledir.

Alıntı
Burada önemli olan hakkın ortaya çıkmasıdır yoksa cedel yapmak değildir amacım.

Hakk ortadadır. Allah'ın kendilerine basiret verdiği kimseler bu hakkı zorlanmadan görürler. Yazılanlarda ne bir çelişki vardır, ne de İslam hükümlerine, kaidelerine aykırı bir şey...

Alıntı
Bayrak asma konusunda cehaleti mazeret gördüğünüz ortadadır

Bunun nasıl olduğunu defalarca yazdık. Anlamazlıktan geliyorsanız veya gerçekten anlayamıyorsanız o artık sizin sorununuzdur.

Çevrimdışı İmam Buhari

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 14
Alıntı
El-Yemeni'ye sorulan bu sorudaki hristiyanlara bağlılık, vatandaşlık bağlılığıdır. Vela olan bağlılık değil. İslâm'ın yüceliğine, bütün dinlerden üstün olduğuna ve İslam'ın hükmünün en doğru hüküm olduğuna inanmaları da bundandır. El-Yemeni'nin fetvası da buna göredir.

El-Yemeni hakkında yazılan risale Türkçe'ye tercüme edildiği zaman sizlerle paylaşacağız inşaAllah. Bizlere tanıyacağınız zaman için şimdiden teşekkür ederiz.
   



Bu yaptığınız tevile siz inanıyor musunuz? Yaptığınız bu tevile ancak hiç bir şey bilmeyen cahiller inanır. O fetvada vatandaşlık diye bir kavram geçiyormu? Bunu söyleyebilmeniz için elinizde hiç bir tevile muhtaç olmayan delil gereklidir. O halde vatandaş olmak fısk ve taziri gerektiriyor öylemi? Peki gemiye çekilen bayrağı ne yapacaksınız? O bayrak neyin nesi? O yazılacak risaleyi hiç beklemeye gerek yok.Yapılacak bellidir bu görüşte olanlar kafir el yemeninin fetvasını çöpe atacaklar ve küfre düştükleri o durumdan tevbe edecekler bu kadar basit. Ayrıca sizlere tavsiyem hiç kimsenin sözünü delilsiz kabul etmeyin ve başkalarının görüşlerini tevil edip o kişileri kurtaracağız diye kendinizi ateşe atmayın.Herkes yaptığı hatanın bedelini ödesin ve ibret alıp düzelsin.

El yemeninin şu görüşü nasıl tevil edilir?

Es-Seyf’ul Bettar limen yuvali’l kuffar isimli eserinden

8. Soru: Ve öyle biri var ki bir kişi ile ihtilafa düştü ve şeriatın hükmünü istedi ve şeriat ona hüküm verdi. Diğeri ise: "Ben  hristiyanlara bağlıyım ve hristiyanların hükmünü istiyorum" dedi. Bu adam hakkında ne diyorsunuz , malı helal mıdır ? O mürted midir değil midir ?

8. Sorunun cevabı : Eğer (Uyruğu) hristiyanlara tabi olan kişi bu sözü, şeriat hükmünü sevmeyerek ve hristiyanlığın hükmünü helal görerek dediyse küfre girmiştir ve mürted olmuştur. Ahkamu'r-Ridde (irtidat hükümleri) bahsinde geçen mürted hükümleri ona uygulanır. Eğer bunu kasıtsız ve helal görmeyerek söylediyse o fasıktır ve ona şeriat hükmünün uygun gördüğü şekilde tâzir cezası vermek gerekir.”




Aylar önce bir soru sormuştum hala cevap alamadım. Bayrak meselesinde ileri sürdüğünüz çelişkili görüşleri az çok anladık fakat şu el-yemeninin mahkeme ile alakalı görüşü hakkında hangi tevilleri getireceğinizi doğrusu merak ediyorum. Musaddık,eymen vs gibi kişilerin bana laf yetiştirmek yerine bu görüşleri ızah etmeleri gereklidir. İlgili yazarın daha başka görüşleride var onlarıda gerekirse paylaşırım sizinle. Mademki iddiacılar bizi cahil olarak görüyor o halde onlara düşen içine düştüğüm cehaletimi usule uygun bir şekilde gidermektir.

Tağutun bayrağı dinin aslınamı yoksa furusu'namı giriyor? Önce bu konuda anlaşalım. Aslına giriyor diyorsanız ona göre tartışalım furusu'na giriyor diyorsanız ona göre tartışalım fakat öncelikli olarak usul konusunda anlaşalım inşaAllah. Yoksa bana aslen müslüman olan kişinin tekfiri konusunda tekfirin engellerinin araştırılması meselesini ızah etmeye vs çalışmayın. Çünkü biz burada aslen müslüman olanın hükmünü değil failden bağımsız meselenin hükmünü( fiili) tartışıyoruz. Meseleye hüküm verelim sonra o ameli işleyen,caiz gören faillerine hüküm verme konusunda cehalet,ikrah,tevil,%99 ihtimal vs varmı yokmu veya bu konu cehaleti, tevili vs kaldırıyormu kaldırmıyormu konusunu sonra tartışırız.

Ayrıca sizlere bilerek atmış olduğum bir iftira vs varsa bu konuda beni uyarın yapmış olduğum hatayı anlayıp düzelteyim inşaAllah. Benim amacım sadece mevcut olan görüşler üzerinden meseleyi tartışmak yoksa kişiler üzerinden meseleyi tartışmak istemiyorum dolayısı ile şahsıma yönelik ithamları ciddiye almayacağım. Fakat sizlerinde tabi olduğunuz kişiyi savunmanız bana göre aşırı taassuptan kaynaklandığını düşünmüş olsamda kişi sevdiğini elbette savunur bu normal bir durumdur. Kişi sevdiği ile beraberdir.Dolayısı ile burada daha çok fikirleri tartışırsak hakkın ortaya çıkması konusunda faydalı olacağı kanaatindeyim.Yazılarımda size hakaret olarak gördüğünüz yerler varsa derhal silebilirsiniz fakat ben akidemin gereği olarak bazı şeyleri söylediğimi sizinde akidenizin gereği olarak bazı çıkışlar yaptığınızı olgun bir insan olarak biliyor ve bu yaklaşımların tartışmayı etkilemeyeceğini düşünüyorum.

Nasılki ben sizin cevaplarınızı sabırla beklemişsem sizde benim cevaplarımı bekleyeceğinizi ümit ediyorum fakat burada daha önce mahkeme ile alakalı el-yemeninin görüşleri konusunda sizin hiç bir cevap vermemenize binaen bunları yazdım ve bu görüşlerin arada unutulmaması gerektiğini cevaplarınızı beklediğimi belirtmek istedim.Son olarak yalan müslümanın sıfatı değil bilakis münafığın sıfatıdır şeriat bazı durumlarda yalanı mubah görsede burada size yalan söylemede maslahatımın olduğunu düşünmüyorum.Yani şeri olarak herhangi bir maslahat bilmiyorum dolayısı ile seyf adlı kişi ben değilim..Yalan söylemek yerine gerçeği gizler söylemem fakat yalan olacak şekilde de açıklama yapmam.Lütfen bir yalancı olarak algılanmaktan hoşlanmadığımı (sizin öyle dediğinizi iddia etmiyorum)  bilmenizi ve bu açıklamayı anlayışla karşılayacağınızı ümit ediyorum.Yalan müslümanın sıfatı değildir....."Müminin tabiatında herşey olabilir,Ancak yalan ve hiyanet hariç"(Ahmed b hanbel.5/252)

Son olarak zekariyya ismi ile hakyayınlarının arapça sitesinde bir kitap söz konusudur fakat bu reddiyeyi ebu meryemcilere yapılmış olarak biliyordum belki bu görüşüm yanlış olabilir bunu belirtmek isterim.  "Er-reddu ala risaleti husamul mubin"adlı risale 26 sayfadır arapça olarak elimde mevcuttur.

Çevrimdışı el-Vakkâf inde'l-Hak

  • Site Yöneticisi
  • *****
  • İleti: 130
"İmam Buhari" isimli üyemiz, meselelere ilmi bir yaklaşım içerisinde yaklaşır, cedel ve kargaşadan uzak durursanız Allah izni ve yardımıyla sorularınıza gerekli cevap verilecektir. İnşeAllah sabırlı olun ve size verilecek cevabı bekleyin. Şayet böyle yaparsanız ve ilmi münazara kural ve kaidelerine riayet ederseniz meselenin gidişatı hayırlı olur ve aramızda geçen münazara gerek sizlere, gerek bizlere ve gerekse “İslami Nida” üyelerine faydalı olur.

Yukarıda sorduğunuz sorulara yeterli cevap kısa zaman içinde verilecektir İnşeAllah. Sizden istediğimiz verilecek cevabı sabırla beklemenizdir. Şimdilik cevaplarımızın bazı dünyevi ve uhrevi iştigaller ve yaptığımız araştırma nedeniyle gecikebileceğinden dolayı sizden helallik istiyor ve rabbimden size sabır vermesini diliyorum.

Çevrimdışı SeyF

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2
Alıntı
Ey aklı küçük basireti körelmiş ve düştüğü kuyudan sırt üstü yatıp yıldızları gördüğünde  kendini dışarıda zan eden  zavallı adam…

Seni gayet iyi anlıyorum. Bu çıkışının sebebi gayet normal ve uslubunda gayet doğal. Çünkü sen bu yazını kendine yazıyorsunuz. Kendini ele veriyorsunuz. Diyorsun ki "Yaramı niye deşiyorsunuz ? Neden yarama tuz basıyorsunuz ?" Sen bu lafları kendisinden öğrenip, sonra ne oldu ise bir an da küfrünü bulup -sanki onu tekfir ettiğiniz meselede amel etmiyormuş gibi- dehlediğiniz abine sat. Bu lafları yıllardır duyuyor millet. Yaranızı göstermek den başka bir işe yaramıyor merak etme.!

Alıntı
İslam hükümleri cahillerin duygusal ve heyecanvari hareketleriyle verilmez. Bunun için ilim ve basiret gerkir, basiret ve anlayışı körelmiş kimseler bu konuları anlayamaz, anlatamaz, bu gibi kimseler bu hareketleriyle şeytanın kucağına düşmekten ve insanları da buna davet etmekten başka bir işe yaramıyorlar.

Evet İslam hükümleri ne cahillerin duygusal hareketleri ile ikame edilir, ne de menfaatperest olan zavallı ahmakların kendileri gibi boş,batıl, içi küfür dolu, azgınlık dolu sözleri ve davranışları ile edilir.! Aynı anlattığın gibi İslam Ahkamının ihyası için iman gerekir. Menfaatleri elde etmek için ahreti-imanı az bir pahaya pazara çıkarmamak gerekir. Kişi büyük mihnetlere maruz kalsa bile, Allah’ı ve Rasulünü inkar etmemek için, onlara iftira atmamak için; hakkı hak olarak batılı batıl olarak anlatması ve anlattığı gibide yaşaması gerekir. Ne var ki, bu gün nice insanlar var hakkın ve batılın ne olduğunu herkesten çok iyi bildiği halde, dillerini eğip bükerek batılı hak, hakkı batıl olarak insanları sunmuşlar. Ve hem kendileri kaybetmiş hem de  ahmakça onlara tabi olan mukallidler kaybetmiştir. Bu asrımızın pisliği ve ahir zamanın alametlerinden bir alamettir. Nitekim hadis de şöyle geçmeketidir;

Abdullah İbn Amr (r.a) şöyle demiştir: (Veda haccında) Rasûlullah (s.a.v)'tan işittim, şöyle buyuruyordu:

"Allah, ilmi kullarından çekip çıkarmak (yânî silmek) suretiyle değil, âlimleri kabz etmek suretiyle kabz edecektir. Nihayet hiç bir âlim kalmayınca, halk bir takım câhil kimseleri kendilerine başkanlar edinirler. Bunlara bir takım suâller sorulur, onlar da ilimleri olmadığı hâlde fetva verirler de hem kendileri dalâlete düşerler, hem halkı dalâlete düşürürler"(Buhari,Kitab’ul-İlim)
 
Bu konuya şu iki ayette güzel bir şekilde ışık tutmaktadır.

“Ehl-i kitaptan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbu ki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar.” (Al-i İmran:78)

“Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi (âhir zaman Rasulinin vasıflarını) gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yeyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır. “ (Bakara:174)

O (Kur’an), âlemler için, içinizden dosdoğru olmak isteyenler için, ancak bir öğüttür. (Tekvir: 27-28)

Alıntı
Ancak sizin gibi olanlar örneğin uhutta bu büyük mücadelede mücahitleri savaş meydanına yalnız gönderdiler. Şimdi kalkıp heyecan ve duygusallıkla bunlardan bahs edemezsiniz buna hakkınız yok. Önce dedelerinizin yaptıklarından dolayı özür dileyin.

(…)Dedeniz de bu hasretle dönüp durmaktadır.

Evet benim dedelerim olan “(Ye'cüc Me'cüc)Türkler”, Müslümanları katleden, alimleri öldüren, Müslüman kadınlara tecavüz eden, İslam’ı ve İslam önderlerini aşağılayan, tıpkı sizin yaptığınız gibi Tevhid bayrağını göklerden indirip, Şeytan’ın bayrağını yücelten , Haçlıların kardeşleri olan her türlü rezilliği yapan kimselerdir. Keza bunun (sözde) yumuşamış hali “Osmanlı” aynı şekilde, kabirleri inşa eden, Allah’ın her yerde olduğunu savunan Vahdet-i Vucüdçu, bidatçi, Tevhide ve Tevhidin önderleri olan alimlere tıpkı ataları gibi kılıçtan geçiren, müzik orkestrası eşliğinde idam eden, Muhammed b. Abdulvehhab’ın Tevhid hareketini kötülemek için ona nispetle “İngiliz Casusu” iftirasını atan ve de ona tabi olanları aşağılamak için “Vehhabilik” ism-i nisbetini yayan, ilme ihanet eden kabirperest, hululcü kimselerdir. İşte dedelerim bunlar.Sana da tanıdık geldi mi ?!

Bunlar benim kendilerine düşman olduğum dedelerim. Bunlara tabi olanda olmayanda bellidir. Sen merak etme! Dediğin gibi basiret sahibi olanlar ve hakkı bulmak isteyenler Hak ile batılı, Tevhid ile Şirki, Küfür ile İmanı Allah’ın izin verdiği sürece görebilirler. Ve bunları bilmek için ihtisas yapmaya gerek yoktur.Tevhidi öğrenince, İman ve küfürde güneş ve ay gibi iki ayrı şey olarak tezahur eder.


Alıntı
Eylemeni nin fetvasını ve bu fetva hakkında yapılan açıklamayı siz anlayamazsınız buna ilminiz ve anlayışınız yetmez sizlere ne kadar anlamanız için açıklama yapılsa boştur siz yinede bildiğinizi okuyacaksınız.

(…) Yani İslami hükümleri ve sıfatlarını iyi ezberlemeniz gerekir ama nede yapsanız hileniz zayıftır bundan Allah ın izniyle hiçbir müvahidi etkileyemezsiniz.

(…) Aklı sıra görüşlerimizi birbirine çelişkili olarak göstermişsiniz bizim görüşlerimizde hiçbir çelişki yoktur çelişki anlayışınızda vardır. Ancak siz bu halinizle el-yemeni hakkında yapılan açıklamayı ve astığınız görüşlerimizi anlayamazsınız anlamanız için öncelikle bu zehirden yani bu cehaletten kurtulmanız için tedavi olmanız gerekir.

(…) İslami hükümleri pek bilmiyorsunuz insanların kalplerine fitne ekmek için derslerinizi daha çook çalışmanız gerekir,

Yıllardır aynı taktik,aynı senaryo. Daha doğrusu itikadında batıl bulunan insanları yaptığı davranıştır bu. Dediğim gibi suçluluk psikolojisi… Caminin Belam’ınada “Bu kandil kutlamalarının şeriatta ki dayandığı delil nedir, hangi kaynakda sahih/kati olarak geçiyor ? “ Diye sorduğumda oda tıpkı sizin ve Mukalladınız gibi “ Sen kimsin, İlmin ne çapın ne ? Sen anlayamasın, Sen bilemezsin vb. gibi”  cevap verdi. Çünkü açıklayacak ve dayanacak bir delili yok adamın. Ne yapsın başka kaçma çaresi yok!

Aynı zamanda bu yapılan fiil mezkur olan konuyu mecrasından çıkarmak için yapılan bir provokasyon ve demagojiden başka bir şey değildir.Bu da Münafıkların alametlerinden bir alamettir. Yani burada sanki ulemanın ihtilaf ettiği içtihadi meselelerden bir mesele gibi lanse ediliyor. Halbuki konu basiret sahipleri  ve hakkı arayanlar için apaçık bellidir.  Siz diyorsunuz ki; Şeytan’ın bayrağını sırf dünyevi menfaatler uğruna asmak küfür değildir ve bu yapılan işte tazim değil, bilakis rahat rahat karasulardan geçebilmek için asılan bir göstergedir.(!) Hatta olayı biraz daha süsleyerek Cehmiyyenin küfürlerini taklid ederek burada tatbik ediyor ve adamın kalbinde olup biten emarelere bakıyorsunuz. Bu dediklerim risalenizde bulunan unsurlardır. Yazınızı deşifresi de budur… Yaranız da budur…

Yani şu soruyu ("İslam diyarında bir kavim hristiyanlara bağlı olduklarını söylemekte, bu durumlarına razı olmakta ve bundan mutluluk duymaktalar. Hatta bu kimseler hristiyanlara bağlılıklarını göstermek için gemilerine onların bayrağını asmaktalar. Böyle kimselerin hükmü nedir?") cevaplamak için ihtisas yapmaya, muctehid olmaya lüzum  yoktur. Tevhid-Şirk meselesidir bu. Zaten bu yüzden Kur’an’dan, Sünnetten, Selefden ve Selefi ulemadan konunuza delalet edecek bir kavil bulamazsınız. Asrı saadette, Selef döneminde, böyle bir konu yok. Çünkü böyle konu üzerinde tartışılacak bir mesele yok. Bırakın bu risaleyi o zamanda yazmayı bu soruyu  soran kişinin başı gövdesinin üstünde mi yoksa değil mi ondan şüphe ederim.! Hallacı Mansur gibi (bir rivayete göre) derisini yüzerler adamın…

İslam otoritesi var olduğu ve insanlar tutarlı olduğu müddetçe hak daima izzet bulmuş batıl zelil olmuştur.Bunun tam tersi olan fiiller ise  İslam otoritesi bulunmadığından ve insanların dünya meta’sına olan sevgi ve düşkünlüğünden kaynaklanır ;

Hevasını ilah edineni görmedin mi ?  Allah ki onu bir ilim üzere  saptırdı, kulağını ve kalbini mühürledi ve gözü üstüne bir perde çekti. Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz? (Casiye:23)

Nefsanî arzulara, kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır. (Al-i İmran:14)

(…) Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz.
(Al-i İmran:118)


Alıntı
Muvahhit aynı zamanda cahil günahkâr ve fasık ta olabilir, ama size göre bu kavramlar bir muvahhit için geçersizdir sizin usulünüz şeytani olduğu için İslami hükümleri pek bilmiyorsunuz insanların kalplerine fitne ekmek için derslerinizi daha çook çalışmanız gerekir,

Burada sen cehaleti kustun ve hakkın peşinde olmadığını, lafızları tahkik etmeden aldığını gösterdin. Ve bana yapmış olduğun ithamları (basiretsiz,cahil vs.), attığın bu (haricilik) iftira ile kendinde bir arada toplamış ve kendini kendini deşifre etmiş oldun! Ve halen konuyu saptırmaya, dejenere etmeye çalışıyorsun.

1.’si; Burada biz neyi konuşuyoruz ? Şöyle bir şey mi var ? ; Size örneğin “ içki içmek,zina etmek, gibi vs. haramı işleyen kişi kafir midir yoksa günahkar mıdır “diye soruldu da siz bunları yapan “ fasıktır “ diye cevap verdiniz, bende çıkıp “ Hayır, şu şu haramı işleyen kafirdir fasık değildir, cehennemde ebedi kalıcıdır, bir muvahhid fasık olamaz, fısk işlediği zaman tövbe etmez ise cehennemde ebedi olarak kalacak bir kafirdir, Allah’ın indirdiği ile hükmetmediği için kafirdir “ diye itiraz mı ettim ? Şayet bu ancak ve ancak iftiradır ve dediğim sözleri saptırmak dan başka bir şey değildir. Sizde tıpkı “Tekfir yoktur, Cahil olarak şirk işleyen kişi muvahhid müslümandır” diyen sapık fırkaların yaptığı gibi, itiraz ettikleri meseleye -ki bu Müslüman ile kafirin arasındaki Alamet-i Farika olan Tevhid meselesidir-sahip olan ve ya hakiki anlamda sahip olmasa bile “ Tekfir “ konusunu gündeme getiren kişilere karşı silah olarak kullanmış olduğu “ Harici-Haricilik “ kavramını sizde bana karşı silah olarak kullanıyorsunuz!

2.’si; Benim yaptığım itirazdan sonra aramızdaki meseleyi izhar edecek olursak oda şudur ki; Sizler Şeytanın bayrağını sırf  rahat rahat yaşamak için, vatandaşlık adı altında göklere asmayı Tevhidi ilgilendiren bir mesele olarak görmüyor, bunun küfür olduğunu ancak kişinin kalbinde (Cehmiyye’nin usulü gibi ) bazı şartların nakz edilmesinden dolayı küfür olduğunu söylüyorsunuz.

Ben ise bunun tam tersini; Bunun Tevhidi ilgilendiren bir mesele olduğunu, her kim tanıdığı,bildiği küfrün şiarlarını (bu her ne olursa bayrak,taş,put,çul,çaput gibi) gemisine,arabasına,evine,iş yerine vb. gibi yerlere asarsa da kafir olacağına da itikad ediyorum. Çünkü bu kişi şirk ve şirk ehline bera uygulaması gerekirken vela göstermiş, Tağut’ların şiarlarını tahkir etmek kendisine vacib olduğu halde bu vucubiyeti terk ederek o şiarı (tazim etmiş) yüceltmiş (yükselere koymuş), Bundan dolayı (her ne kadar kendisi razı olmadığını söylesede,biz Cehmiyye’nin gibi kalpte bulunan şeye bakmayız) bunlardan razı olmuş, Tevhid’i nakz etmiş, şirk ve şirk ehline intisap etmiştir. Tevhidin gereği olan “Red ve Kabul”  Şartlarından “Red” şartını gerçekleştirmemiştir.Şunu da belirtmek istiyorum; kalbin de Allah’a ve Rasulüne karşı iman bulunan bir kişi asla böyle bir şey yapmaz. Yaparsa da bunun kalbinde küfür barındığını anlarız. Her ne kadar kalbinden onlara karşı buğz vs. olduğunu söylese de. Şayet bunun aksini yapıp kalbinde bulunan şeylere bakacak olursak, tıpkı Cehmiyye’nin yaptığı gibi yapar kalbinde marifet var mı yok mu ona bakarız ve bu usulle de Şeytan’ıda müslüman yaparız Haşa! Yani kişi bu fiili ister kalbinden itikat ederek yapsın, ister etmeyerek yapsın,ister vatandaşlık bağını belirtmek için yapsın, ister rahat rahat işine gücüne bakması içini yapsın, bu sayılanlar onun kafir olmasını engel teşkil etmez. Bunun tek istisnası ikrahtır. Bundan başka istisna getiren teşri koymuş olur… Aramızda ki mezkur mesele budur.

Alıntı
Bir Müslüman ı tekfir etmek için bütün ihtimaller ortadan kaldırılır ve öyle hüküm verilir bu büyük İslam âlimlerinin titizlikle takip ettiği yoldur, ancak cahiller düz mantık giderler akıllarına uyarlarsa alırlar uymazsa almazlar ve bu ehlisünnettin takip metodundan tiksinirler.

Bu söylediğin sözler haktır. Bunlara aynen katılıyorum. Ama nice insanlar vardır ki, selefi söylemler,ilmi söylemler, yaldızlı sözler arkasında kendi batılını,küfrünü, şirkini, içine düştüğü tearuzları,ahmaklıklarını,ilme ihanetlerini,Tevhide ve muvahhidlere düşmanlığını, piyasa yapmak,dünyevi menfaat kazanmak uğrunda kamufle ederler. Söylediği sözlerin içini de batıl ile doldururlar.!

“Bile bile hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin. “(Bakara:42)

Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne kadar kötü! (Al-i İmran:187)

“İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de lânet ediciler lânet eder.” (Bakara:159)

“Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik.” (Bakara:118)


Alıntı
Bu metot onların fıtratına ters geliyor çünkü onların fıtratı o kadar kirlenmiş ki temiz bir şeyi kabul etmiyor
Örneğin; sigara, tiryakisinin bütün bedenine sahip olmuş bütün hücreler artık bu zehire alışmış ve bu zehiri temiz zan ediyor, kişi bu zehiri bırakıp temiz gıdalarla beslenmeye çalıştığı zaman bu defa temiz gıdalar vücuda ters tepki yapıyor ve vücut hastalanıyor ancak tekrar zehir aldığı zaman rahatlıyor bu zehirde ciğerlerden başlayarak bu kişiyi ölüme götürüyor sizin durumunuz aynen böyle.

Evet haklısın. Gene burada sana muvafakat ediyorum…

Zaman öyle bir zaman ki, şuan üste bulunduğum dünya öyle bir dünya ki, içinde işlenilen fıskın,fucurun,küfrün,şirkin bir kokusu olsa, Allah’ın izni ile dünya tıpkı bir ölünün çürümesi gibi çürüyüp gider (Allah’u A’lem).   

İbn Kayyim (rh.a) der ki:

İlmin ortadan kalkması, cehaletin açığa çıkması yüzünden şirk, bir çoklarına galip gelmiştir. Bunun sonucu maruf münker, münker de maruf olarak sünnet bidat, bidat da sünnet diye kabul edilir olmuştur. Küçükler böyle bir ortamda büyüyor, büyüklerse aynı ortamda ihtiyarlıyorlar. İslâmî sembollerin mumu söndü ve İslâm'ın garipliği daha da arttı. Alimlerin sayısı azaldı, sefih ve adi insanlar çoğaldı. Her türlü şer yeşerdi. Sıkıntılar şiddetlendi. İnsanların elleriyle yaptıkları ve kazandıkları şeyler yüzünden karada ve denizde fitne, fesat açığa çıktı. Fakat herşeye rağmen hakka tabi olan Muhammedi bir cemaat de bugün hala mevcuttur. Bunlar kıyamete kadar şirk ve bidat ehline karşı cihadlarını sürdüreceklerdir." (Zad'ul-Mead, 2/200; *Zad'ul-Mead Terc., 4/58-59)

Alimin zamanında durum böyle ise bizim zamanımızda hayli hayli böyledir. Hatta daha şiddetledir…

Bu gün insanlara hak açık olmasına rağmen reddediyor. Anlamak istemiyor. Çünkü anlarsa hayatında bir çok menfaat nakz edilecek, zor durumlarda kalacak. Bunun sonucunda da Tevhid dinini ihtilaflı bir mesele gibi lanse edip hem kendileri hem de başkalarını saptıyor. Bu da şeytanın kullarının bir tuzağıdır. Oysa öyle değildir;

İbni Mace, Ebu Derda (r.a)'den merfu olarak rivayet etmiştir:

"Allah'a yemin ederim ki, sizi gecesi ve gündüzü de bir olan beyaz gibi bir şey üzere bıraktım." (İbni Mace (1/4) Mukaddime. 1-Resulullah (a.s)'ın sünnetine uymanın önemi babı. Ravileri sikadır.)

İmam Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi ve İbni Mace, İrbad bin Sariyye (r.a)'den rivayet etmişlerdir:

"Resulullah (a.s) bize öyle bir va'zu nasihatta bulundu ki, o vaaz karşısında gözler yakardı ve kalpler titredi. Dedik ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Bu bir veda vaazı. Bize ne öğütlersin?" Buyurdu ki:

"Sizi, gecesi ve gündüzü bir olan beyaz (lekesiz, tertemiz) bir zeminde bıraktım. Bırakmış olduğum (o lekesiz sünnetten) ancak helak olanlar sapar. Sizlerden ömrü olanlar pek çok ihtilafa şahid olacaklar. (Böyle durumlarda) üzerinize düşen benim, huhfa-i rasidinin ve mehdilerin sünnetine uymaktır. Müminlerin emirine itaat edin. Emiriniz Habeşli bir köle bile olsa, ona sımsıkı sanlın. Mümin (emrine itaatte), ehli bir deveye benzer. Ne tarafa götürülürse, oraya gider.” (İmam Ahmed (41126) Ebu Davud (4/200) Kitabu's Sünne. Sünnetin lüzumu babı. Tirmizi (5/44) Kitabu'l İlm. 16-Sünnete yapışıp bid'ati lerketme babı. İbni Mace (1115, 16) Mukaddime. 6-Hulefa-i Raşidin'in ve Mehdilerin sünnetine ittiba babı. Bu, hasen ve sahih bir hadistir.)

(...) Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar! (Tevbe: 30)


Alıntı
İşte bu halinizle vicdanlara seslenmeniz acaba vicdan sahiplerine ne kadar fayda verebilir!? Siz bu halinizle ancak vicdanları zehirlersiniz, siz bu halinizle ancak temiz fıtrat sahibi insanların fıtratlarını kirletirsiniz.

O, bir gurubu doğru yola iletti, bir guruba da sapıklık müstehak oldu. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar. (A’raf: 30)

Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler. Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır). (Bakara:26)

Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyice daraltır. Allah inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir. (En’am: 125)


Alıntı
Aklı sıra görüşlerimizi birbirine çelişkili olarak göstermişsiniz bizim görüşlerimizde hiçbir çelişki yoktur çelişki anlayışınızda vardır

Çelişki yok diyorsan aralarını adam gibi, (usul, kaide deyip duruyorsun ya) usul kaidelere riayet ederek cem edin de görelim. Tek tek meseleleri, yazıları birbirine karıştırmadan (!) cem et. Demagoji yapmaya gerek yok, iddian varsa ispat et. Ve konunun mecrasında kal. Münafıklık yapma. İman küfür meselesi konuşuyoruz burada. Fıkhı bir meseleymiş gibi lanse etme.! Hakkın ne olduğunu biliyorsan dayandığı deliller ile beraber çıkar ortaya da görelim. Dök usulünü kaideni ortaya. Bak ben yukarıda kendi akidemi delilleri ile beraber söyledim. Tabi basiretin körermiş ise “burada delil filan yok” dersin !

Alıntı
(…) Eylemeninin fetvası ve onun hakkında yapılan açıklamayı biz çok güzel anlıyoruz ve bu yapılan açıklamaya karşı söyleyeceğimiz bir söz ve açıklama yok.

Ey İnsan! Gerçekten sen, (dönüp varacağın) Rabbine doğru (ölünceye kadar) çalışıp durmaktasın ve nihayet dönüşün onadır. (İnşikak: 6)

Ey insan! Kerîm olan Rabbine karşı seni aldatan şey nedir? O ki seni yarattı, sana şekil verdi, sonra seni itidal üzere kıldı. Sonra da dilediği surette seni terkip etti.Hayır,bilakis siz (bu nimetlere rağmen) dini yalanlıyorsunuz.(İnfitar: 6-9)

Evet yani diyorsunuz ki; “ Ziya hocamız dedi ki; ‘Şeytanın bayrağını sırf karasulardan rahat geçebilmek için ve vatandaşlık göstergesi olarak (tıpkı ben buranın vatandaşıyım demek gibi.) gemisine asan kişi bu yaptığı amel ile şayet kalbinde onlara karşı sevgi,tazim vs… yoksa bu kişi muvahhid müslümandır.’ Bizde buna olduğu gibi iman ederiz, hocamız bizden daha iyi bilir. O böyle dedi ise vardır bir bildiği, biz cahiliz. Muctehidimizi (!) taklid ediyoruz…”

Bu söylediğiniz şeyh-mürid ilişkisinden başka bir şey değildir. Müride bir konu hususunda sıkıştırınca da tıpkı sizin gibi “Ben cahilim. Ben bilmem şeyhim bilir. Şeyhime itiraz etmek için ilminiz yetmez…”der durur…
 
Ey Mukallid Mukalladın sana dese ki; “ Seni bu şehirden içeri şu falanca puta kurban kesmeden almayacaklarsa; o zaman rahat rahat yaşamak için kurban kes, o kurbanı içten et için kes bir mahzuru olmaz” dese körü körüne taklit edeceksin ha! Yazık sana ve senin gibilere…

O gün (Allah) onlara seslenerek: “Bana ortak olarak öne sürdükleriniz nerede?” der. Üzerlerine (azab) sözü hak olanlar derler ki: “Rabbimiz, işte bizim azdırıp-saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi. Denir ki: “Ortaklarınızı çağırın.” Böylelikle çağırırlar, ama kendilerine cevap vermezler ve azabı görürler. Hidayet bulmuş olsalardı ne olurdu. O gün (Allah) onlara seslenerek: “Gönderilen (elçilere) ne cevab verdiniz?” der. (Kasas: 62-65)

Size şu nasslar kafi gelir. Umulur ki akledip düşünürsünüz!..

De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten müslümanlarız." (Al-i İmran:64)

Adiyy b. Hatem diyor ki:

"Rasulullah (s.a.v.)'ı:"Onlar, Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i Rab edindiler." (Tevbe: 9/31) ayetini okurken duydum ve:

"Biz onlara ibadet etmiyoruz ki" dedim. Rasulullah (s.a.v.):

"Allah'ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal kıldıklarında onlara itaat etmiyor musunuz?" diye sordu. Ben:

"Evet" diye cevap verdim. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"İşte bu onlara ibadet etmektir." (Tirmizi Tefsir: 9, Taberi: 14/210, (61632-61634) Suyuti Durru'l-mensur: 3/230, Beyhaki Sünenü'l-Kübra)


Alıntı
Eğer ön yargılığınızı bırakıp cehaletinizi kabul eder ilim ehli olan insanlardan ilim alıp ve böyle gıda alırsanız eminim sizde anlayacaksınız. Bir an önce tiryaki olduğunuz hastalığınızdan kurtulmak için tedavi olmanız dileğiyle Allah sizlere hidayet versin

(…) Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım.(Bakara:67)

Alıntı
Not; imam buhari adlı şahıs maalesef üzülerek söylüyorum oda tutulduğunuz hastalığa tutulmuş iyileştiğinizde zaten birçok sorunun cevabını kendiniz anlayacaksınız bu şekilde bizde cevap vermekten kurtuluruz.

Şimdi sen, ‘aldırış etmeksizin onlardan yüz çevir' ve:(Onlara) "Selam" de (geç). Artık onlar bileceklerdir. (Zuhruf: 89)

Not: Benim bu cevabı yazmamım sebebi meseleleri kamufle etmek değildir.Zaten meselenin ne olduğunu,ne konuşulduğunu,sair yerlerde belirtim. Sadece şahsıma yönelik olan yazılara cevap vermek istedim. Hak mücadelesi’ne (!) de cevap vereceğim inşaAllah… IP meselesine gelince; kendisinin de belirttiği gibi İmam Buhari’yi yakından tanıyorum. IP benzerlikleri, hatta aynı IP’den girme olasılıkları olabilir.İş yerinde, İ. Kafelerde, Wifi Noktalarında, böyle durumlar olabilir. Hatta durduk yerede IP adresini sorguladığınızda, hiç alakasız kişiler için "Aynı kişi olabileceği tahmin edilen kişiler/Benzer IP" bölümünün altında dediğiniz türden şeyler olabilir, bu normaldir. Şurası da var ki; sanal ortamda IP Adreslerinin numaraları artık tükenme sınırına geldi. Allah'ın izniyle bununda bir vesilesi söz konusu olabilir. Ve’l-Hasıl İmam Buhari ben değilim… 


Çevrimdışı Hak Mücadelesi

  • Site Yöneticisi
  • *****
  • İleti: 1244
Asrımızın Yesakı isimli kitapta âlimin dinin aslından olarak bahsettiği şey, tağutların simgelerine buğzetmektir. Bu her ne olursa olsun mutlaka onlara buğzetmek, onlara saygı göstermemek, onları kötülemek gerekir ve bu konuda cehalet mazeret değildir. Tağutun simgelerine örnek olarak da âlim, bayrağı vermiştir. Fakat burada ciddi bir atlama yapıyorsunuz. Bayrağı dinin aslından sayarak bu konudaki cehaleti özür kabul etmiyorsunuz.

Bir kimse küfrün ve tağutun şiarlarını reddediyor ve reddilmesi gerektiğine inanıyor, fakat bir bayrağın bu küfrün ya da tağutun simgesi olduğunu bilmiyorsa, onun cehalet özrü tağutun simgelerini reddetmediği konusunda değil, bayrağın tağutun simgesi olduğunu bilmemesi konusundadır. İlk açıklamamızdaki "bu mesele dinin aslından değildir" dediğimiz de budur. Ona tebliğ ettiğimiz de evine, gemisine veya arabasına astığı bayrağın tağutun simgesi olduğu konusudur; yoksa tağutun simgelerine buğzedilmesi gerektiği meselesi değil.. Zira her muvahhid tağutun simgelerine buğzedilmesi gerektiğine itikat etmelidir ve bu konudaki cehaleti mazur değildir.


Alıntı
Ben ise bunun tam tersini; Bunun Tevhidi ilgilendiren bir mesele olduğunu, her kim tanıdığı,bildiği küfrün şiarlarını (bu her ne olursa bayrak,taş,put,çul,çaput gibi) gemisine,arabasına,evine,iş yerine vb. gibi yerlere asarsa da kafir olacağına da itikad ediyorum....

Biz de bundan başkasını söylemiyoruz. Haftalardır anlatmaya çalıştığımız da bu zaten. Fakat sizler sanki yazdıklarımızı okumuyormuşçasına hâlâ bizi küfürle itham ediyorsunuz.

Sizin ve bizim belirttiğimiz gibi, her kim "tanıdığı, bildiği" küfrün şiarlarını yüceltirse, niyeti yüceltmek dahi olmasa o kimse kafir olur. Burada onun niyetine bakılmaz.

Tekrar ediyorum, bizlerin bu konuda cehaleti mazeret gördüğümüz husus tağutun simgelerine buğzetmemek değil, bir bayrağın veya herhangi bir şeyin küfrün ya da tağutun simgesi olup olmadığını bilmeme konusundaki cehalettir.

Buradaki bizatihi küfür ve bigayrihi küfür meselesine de kısaca değinmek istiyorum, meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için.

Bizatihi küfür: Küfre delaleti kati olan, istisnası olmayan, tek manaya gelen ve başka hiçbir manada tevil edilemeyen söz amel ve hareketlerde olur. Ve hakkında nas olan meselelerdir.

Örneğin: Her kim Allah'la, Rasulüyle ya da İslam diniyle alay ederse bizatihi küfür işlemiştir.

Bigayrihi küfür: Aslı küfür olmayan fakat küfre sebep olan şeylerdir.

Bayrağın bir küfür sembolü olduğuna dair Kur'an'da nas var mıdır? Yoktur... Eğer nas olsaydı bayrak bizatihi küfür olurdu ve "bir bayrağın küfrün simgesi olduğu" konusunda da cehalet mazeret olmazdı. Bayrak aslı küfür olmayıp, küfrün simgesi olup küfre sebep olduğu için bigayrihi küfürdür. Ve kişi bayrağın küfrün işareti olduğunu bilmiyorsa kendisine huccet ikame edilmeden tekfir edilmez, çünkü bu konudaki cehaleti mazerettir.

Son olarak şöyle toparlayayım:

Tağutun simge ve şiarlarına buğzetmek dinin aslındandır ve bu konuda cehalet mazeret değildir. Bir kimse küfrün herhangi bir simgesini bildiği, tanıdığı, kendisine huccet geldiği hâlde evine, arabasına veya gemisine asarsa, isterse niyeti hâlis olsun, isterse dünya kolaylıklarından faydalanmak için olsun, isterse tağutun simgelerine buğzedilmesi gerektiğini bilmiyor olsun, bu konuda cehaleti mazeret değildir ve tekfir edilir. Fakat dinin aslını sağlamış bir müslüman bir bayrağın veya bir sembolün tağutun simgesi olduğunu bilmiyorsa, kendisine huccet ikame edilmeden tekfir edilmez. Ona küfür hükmü verilir, fakat irtidat hükümleri uygulamak için bu konuda cehaleti olup olmadığına bakılır. Eğer bayrağın küfrün simgesi olduğunu bilmiyorsa, irtidat hükmü uygulanmaz fakat yaptığı iyi bir şey olmadığı için ona tazir cezası uygulanır.


* * *
Alıntı

8. Soru: Ve öyle biri var ki bir kişi ile ihtilafa düştü ve şeriatın hükmünü istedi ve şeriat ona hüküm verdi. Diğeri ise: "Ben  hristiyanlara bağlıyım ve hristiyanların hükmünü istiyorum" dedi. Bu adam hakkında ne diyorsunuz , malı helal mıdır ? O mürted midir değil midir ?

8. Sorunun cevabı :
Eğer (Uyruğu) hristiyanlara tabi olan kişi bu sözü, şeriat hükmünü sevmeyerek ve hristiyanlığın hükmünü helal görerek dediyse küfre girmiştir ve mürted olmuştur. Ahkamu'r-Ridde (irtidat hükümleri) bahsinde geçen mürted hükümleri ona uygulanır. Eğer bunu kasıtsız ve helal görmeyerek söylediyse o fasıktır ve ona şeriat hükmünün uygun gördüğü şekilde tâzir cezası vermek gerekir.”

Cevap aslında bellidir. Dikkat etmeden veya ön yargıyla ya da bilhassa yanlış yorumlamak için okunursa anlaşılmaması normaldir.

Âlim, hristiyanlara bağlı olan ve hristiyanların hükmünü isteyen kimse hakkında "kasıtsız ve helal görmeyerek" şartını koşmuştur. Yani bu kişinin hristiyanların hükmünü isteme gibi bir kastı yoktur ve bunu da helâl de saymış değildir. "Kasıtsız", yani istemeden, asıl niyetle değil, belki dil sürçmesinden dolayı vb. sebeplerle ağzından çıkmış bir söz olabilir. Çölde devesini kaybedip tekrar bulan adamın söylediği gibi...

Şeyh Abdullah b. Abdul Bari el-Ehdel el- Yemeni kendisine soru sorulduğunda bunu iki türlü ele alıyor. Önce o kişinin yaptığına verilecek hüküm, sonra da o kişiye irtidat hükmü verip ahkam'u ridde uygulamak üzere verilecek hüküm... Bu soruda da aynı metodu kullanmıştır. Bu kişinin bu sözü kullanması küfürdür. Ona küfür hükmü verilir. Fakat irtidat hükümlerini uygulamadan önce kastı sorulur. "Kasıtsız ve helal görmeyerek" bunu söylediyse tekfir edilmez, fakat şeriatin uygun gördüğü şekilde tazir cezası verilir.

Çevrimdışı Sahnun

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 14


* * *
Alıntı

8. Soru: Ve öyle biri var ki bir kişi ile ihtilafa düştü ve şeriatın hükmünü istedi ve şeriat ona hüküm verdi. Diğeri ise: "Ben  hristiyanlara bağlıyım ve hristiyanların hükmünü istiyorum" dedi. Bu adam hakkında ne diyorsunuz , malı helal mıdır ? O mürted midir değil midir ?

8. Sorunun cevabı :
Eğer (Uyruğu) hristiyanlara tabi olan kişi bu sözü, şeriat hükmünü sevmeyerek ve hristiyanlığın hükmünü helal görerek dediyse küfre girmiştir ve mürted olmuştur. Ahkamu'r-Ridde (irtidat hükümleri) bahsinde geçen mürted hükümleri ona uygulanır. Eğer bunu kasıtsız ve helal görmeyerek söylediyse o fasıktır ve ona şeriat hükmünün uygun gördüğü şekilde tâzir cezası vermek gerekir.”

Cevap aslında bellidir. Dikkat etmeden veya ön yargıyla ya da bilhassa yanlış yorumlamak için okunursa anlaşılmaması normaldir.

Âlim, hristiyanlara bağlı olan ve hristiyanların hükmünü isteyen kimse hakkında "kasıtsız ve helal görmeyerek" şartını koşmuştur. Yani bu kişinin hristiyanların hükmünü isteme gibi bir kastı yoktur ve bunu da helâl de saymış değildir. "Kasıtsız", yani istemeden, asıl niyetle değil, belki dil sürçmesinden dolayı vb. sebeplerle ağzından çıkmış bir söz olabilir. Çölde devesini kaybedip tekrar bulan adamın söylediği gibi...

Şeyh Abdullah b. Abdul Bari el-Ehdel el- Yemeni kendisine soru sorulduğunda bunu iki türlü ele alıyor. Önce o kişinin yaptığına verilecek hüküm, sonra da o kişiye irtidat hükmü verip ahkam'u ridde uygulamak üzere verilecek hüküm... Bu soruda da aynı metodu kullanmıştır. Bu kişinin bu sözü kullanması küfürdür. Ona küfür hükmü verilir. Fakat irtidat hükümlerini uygulamadan önce kastı sorulur. "Kasıtsız ve helal görmeyerek" bunu söylediyse tekfir edilmez, fakat şeriatin uygun gördüğü şekilde tazir cezası verilir.


Allah (subhanehu ve teala) razı olsun. MaşaAllah.

Çevrimdışı İmam Buhari

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 14
Asrımızın Yesakı isimli kitapta âlimin dinin aslından olarak bahsettiği şey, tağutların simgelerine buğzetmektir. Bu her ne olursa olsun mutlaka onlara buğzetmek, onlara saygı göstermemek, onları kötülemek gerekir ve bu konuda cehalet mazeret değildir. Tağutun simgelerine örnek olarak da âlim, bayrağı vermiştir. Fakat burada ciddi bir atlama yapıyorsunuz. Bayrağı dinin aslından sayarak bu konudaki cehaleti özür kabul etmiyorsunuz.

Bir kimse küfrün ve tağutun şiarlarını reddediyor ve reddilmesi gerektiğine inanıyor, fakat bir bayrağın bu küfrün ya da tağutun simgesi olduğunu bilmiyorsa, onun cehalet özrü tağutun simgelerini reddetmediği konusunda değil, bayrağın tağutun simgesi olduğunu bilmemesi konusundadır. İlk açıklamamızdaki "bu mesele dinin aslından değildir" dediğimiz de budur. Ona tebliğ ettiğimiz de evine, gemisine veya arabasına astığı bayrağın tağutun simgesi olduğu konusudur; yoksa tağutun simgelerine buğzedilmesi gerektiği meselesi değil.. Zira her muvahhid tağutun simgelerine buğzedilmesi gerektiğine itikat etmelidir ve bu konudaki cehaleti mazur değildir.


Alıntı
Ben ise bunun tam tersini; Bunun Tevhidi ilgilendiren bir mesele olduğunu, her kim tanıdığı,bildiği küfrün şiarlarını (bu her ne olursa bayrak,taş,put,çul,çaput gibi) gemisine,arabasına,evine,iş yerine vb. gibi yerlere asarsa da kafir olacağına da itikad ediyorum....

Biz de bundan başkasını söylemiyoruz. Haftalardır anlatmaya çalıştığımız da bu zaten. Fakat sizler sanki yazdıklarımızı okumuyormuşçasına hâlâ bizi küfürle itham ediyorsunuz.

Sizin ve bizim belirttiğimiz gibi, her kim "tanıdığı, bildiği" küfrün şiarlarını yüceltirse, niyeti yüceltmek dahi olmasa o kimse kafir olur. Burada onun niyetine bakılmaz.

Tekrar ediyorum, bizlerin bu konuda cehaleti mazeret gördüğümüz husus tağutun simgelerine buğzetmemek değil, bir bayrağın veya herhangi bir şeyin küfrün ya da tağutun simgesi olup olmadığını bilmeme konusundaki cehalettir.

Buradaki bizatihi küfür ve bigayrihi küfür meselesine de kısaca değinmek istiyorum, meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için.

Bizatihi küfür: Küfre delaleti kati olan, istisnası olmayan, tek manaya gelen ve başka hiçbir manada tevil edilemeyen söz amel ve hareketlerde olur. Ve hakkında nas olan meselelerdir.

Örneğin: Her kim Allah'la, Rasulüyle ya da İslam diniyle alay ederse bizatihi küfür işlemiştir.

Bigayrihi küfür: Aslı küfür olmayan fakat küfre sebep olan şeylerdir.

Bayrağın bir küfür sembolü olduğuna dair Kur'an'da nas var mıdır? Yoktur... Eğer nas olsaydı bayrak bizatihi küfür olurdu ve "bir bayrağın küfrün simgesi olduğu" konusunda da cehalet mazeret olmazdı. Bayrak aslı küfür olmayıp, küfrün simgesi olup küfre sebep olduğu için bigayrihi küfürdür. Ve kişi bayrağın küfrün işareti olduğunu bilmiyorsa kendisine huccet ikame edilmeden tekfir edilmez, çünkü bu konudaki cehaleti mazerettir.

Son olarak şöyle toparlayayım:

Tağutun simge ve şiarlarına buğzetmek dinin aslındandır ve bu konuda cehalet mazeret değildir. Bir kimse küfrün herhangi bir simgesini bildiği, tanıdığı, kendisine huccet geldiği hâlde evine, arabasına veya gemisine asarsa, isterse niyeti hâlis olsun, isterse dünya kolaylıklarından faydalanmak için olsun, isterse tağutun simgelerine buğzedilmesi gerektiğini bilmiyor olsun, bu konuda cehaleti mazeret değildir ve tekfir edilir. Fakat dinin aslını sağlamış bir müslüman bir bayrağın veya bir sembolün tağutun simgesi olduğunu bilmiyorsa, kendisine huccet ikame edilmeden tekfir edilmez. Ona küfür hükmü verilir, fakat irtidat hükümleri uygulamak için bu konuda cehaleti olup olmadığına bakılır. Eğer bayrağın küfrün simgesi olduğunu bilmiyorsa, irtidat hükmü uygulanmaz fakat yaptığı iyi bir şey olmadığı için ona tazir cezası uygulanır.


* * *
Alıntı

8. Soru: Ve öyle biri var ki bir kişi ile ihtilafa düştü ve şeriatın hükmünü istedi ve şeriat ona hüküm verdi. Diğeri ise: "Ben  hristiyanlara bağlıyım ve hristiyanların hükmünü istiyorum" dedi. Bu adam hakkında ne diyorsunuz , malı helal mıdır ? O mürted midir değil midir ?

8. Sorunun cevabı :
Eğer (Uyruğu) hristiyanlara tabi olan kişi bu sözü, şeriat hükmünü sevmeyerek ve hristiyanlığın hükmünü helal görerek dediyse küfre girmiştir ve mürted olmuştur. Ahkamu'r-Ridde (irtidat hükümleri) bahsinde geçen mürted hükümleri ona uygulanır. Eğer bunu kasıtsız ve helal görmeyerek söylediyse o fasıktır ve ona şeriat hükmünün uygun gördüğü şekilde tâzir cezası vermek gerekir.”

Cevap aslında bellidir. Dikkat etmeden veya ön yargıyla ya da bilhassa yanlış yorumlamak için okunursa anlaşılmaması normaldir.

Âlim, hristiyanlara bağlı olan ve hristiyanların hükmünü isteyen kimse hakkında "kasıtsız ve helal görmeyerek" şartını koşmuştur. Yani bu kişinin hristiyanların hükmünü isteme gibi bir kastı yoktur ve bunu da helâl de saymış değildir. "Kasıtsız", yani istemeden, asıl niyetle değil, belki dil sürçmesinden dolayı vb. sebeplerle ağzından çıkmış bir söz olabilir. Çölde devesini kaybedip tekrar bulan adamın söylediği gibi...

Şeyh Abdullah b. Abdul Bari el-Ehdel el- Yemeni kendisine soru sorulduğunda bunu iki türlü ele alıyor. Önce o kişinin yaptığına verilecek hüküm, sonra da o kişiye irtidat hükmü verip ahkam'u ridde uygulamak üzere verilecek hüküm... Bu soruda da aynı metodu kullanmıştır. Bu kişinin bu sözü kullanması küfürdür. Ona küfür hükmü verilir. Fakat irtidat hükümlerini uygulamadan önce kastı sorulur. "Kasıtsız ve helal görmeyerek" bunu söylediyse tekfir edilmez, fakat şeriatin uygun gördüğü şekilde tazir cezası verilir.


Soru;
Tağutların şiarları bizatihi küfürmü? Yoksa bigayrihi küfürmüdür? Biz hangi meseleyi tartışıyoruz? Ben hangi amele bizatihiküfür diyorum siz hangi amele bigayrihi küfür diyorsunuz? Bizatihi ve bigayrihi kavramları fetavayi hindiyyede sizin içini doldurduğunuz şekildemi geçiyor? Siz kavramların içini batıl bir usulle doldurmuş olmayasınız? Bu kavramları bu şekilde zikredip içini sizin gibi dolduran  mutaber alim varmı?

Ayrıca kitaplarda tağutun şiarını dinin aslına soktunuz ki bu doğrudur fakat daha sonra ynı kitaplarda hükmün cahili olan kişiyi mazur gördüğünüzü yazdınız ayrıca dinin aslına giren bir ameli yapmaya cevaz verdiniz (karasularından geçmek için asılır,hacca gitmek için,arabaya asılır vs vs) şimdi diyorsunuz ki bayrak bigayrihi küfürdür bu çelişki değilde nedir?. Ben şahsen kitaplarda geçen ifadeleri gayet iyi anlıyorum da sizin şu bigayrihi tanımızı anlamakta güçlük çekiyorum! Çünkü şiar olmamış bir bez parçasını asmak küfür olmadığı gibi haramda değildir.Dolayısı ile bu zaten sizin tabirinizle bigayrihi küfürdür fakat biz burada neyi tartıştığımız bellidir. Ben şirk koşan müşriktir derken asli hükmünü söylerim yoksa ikrah altında olan kişiyi kast etmem. Çünkü ikrah altında olan kişi kalbini küfre açmadığı müddetce müşrik olmaz bu bilinen bir kaydedir.Yine kim küfrün şiarını bilerek asarsa dediğimde zaten o konuda aslen müslümanı kurtaracak tüm şeri engelleri devre dışı bırakarak asli hükmü (umum) söylüyorum. Tartıştığımız mesele budur karıştırmayın. Yazılarımı dönün tekrar tekrar okuyun neye bizatihiküfür dediğim bellidir benim.

Çevrimdışı Hak Mücadelesi

  • Site Yöneticisi
  • *****
  • İleti: 1244
Soru: Tağutların şiarları bizatihi küfürmü? Yoksa bigayrihi küfürmüdür?

Cevap: Tağutların şiarları değil, tağutların şiarlarına saygı göstermek, onları yüceltmek, onlara buğzetmemek bizatihi küfürdür. Bir tağut, herhangi bir bez parçasını kendisine simge edinmişse ve bir müslüman onun tağutun simgesini olduğunu bilmiyorsa cehaleti mazerettir, ona o bez parçasının tağutun simgesi olduğu tebliğ edilir. Simgenin ne olduğunu öğrendikten sonra onu hak ettiği zelilliğe indirmezse tekfir edilir.

Bigayrihi küfür, yukardaki açıklamamızda da geçtiği üzere aslı küfür olmayan fakat küfre sebebiyet veren şeylerdir. Fakat  senin dediğine göre bir tağut ekmeği, kalemi, kağıdı, bir hayvanı vs kendisine simge edindiyse o şey bizatihi küfür olur (!). Oysa bu apaçık sapıklıktır. Tağutun bir şeyi kendisine simge edinmesi, yeryüzündeki tüm müslümanların o şeyin tağutun simgesi olduğunu bilecek anlamına gelmez.

Yani bu kadar açık bir meseleyi neden dallandırıp budaklandırıyorsunuz anlayamadım.

Soru: Ben hangi amele bizatihiküfür diyorum siz hangi amele bigayrihi küfür diyorsunuz?

Cevap: Seni bilmem ama biz bayrak asmaya bigayrihi küfür diyoruz. Eğer bayrak asmak bizatihi küfür olsaydı, nassta buna dair bir haber mutlaka bulunurdu. Eğer bir şey bizatihi küfür ise, o şey her halukârda küfürdür. Eğer bayrak asmak bizatihi küfür olsaydı İslam bayrağı da asılmaz, taşınmaz, saygı gösterilmezdi.

İddia! : Ayrıca kitaplarda tağutun şiarını dinin aslına soktunuz ki bu doğrudur fakat daha sonra ynı kitaplarda hükmün cahili olan kişiyi mazur gördüğünüzü yazdınız

Cevap: Kitaplarda dinin aslı olarak bahsedilen şey tağutların simgelerine buğzetmektir, tağutların simgelerinin kendileri değil... Kişinin cehaletini mazur gördüğümüz şey tağutların simgelerine buğzetmemesi değil, buğzetmediği şeyin ne olduğunu bilmemesi meselesidir. Açık açık yazdım yukarda, anlamazlıktan gelme. Şu ana kadar hakkı ortaya çıkarmaya çalıştığını düşünüyordum fakat şu yorumundan sonra artık senin tamamen muhalefet, fitne amaçlı bu tartışmayı sürdürdüğünü düşünüyorum. Anlayasın diye defalarca aynı cümleyi her defasında daha da açarak yazdım ben, bunu artık çocuk bile anlar ! Bu kadar mı nefsine yenik düşüyorsun ki hâlâ "çelişki" propagandasıyla meseleyi bulandırmaya çalışıyorsun? Hayret doğrusu !


İddia! : dinin aslına giren bir ameli yapmaya cevaz verdiniz (karasularından geçmek için asılır,hacca gitmek için,arabaya asılır vs vs)

Cevap: Dinin aslına giren "tağutların simgelerine buğzetmeye" hangi kitabımızda ya da fetvamızda cevaz gördün? Neye dayanarak  bu çirkin iftirayı atıyorsun bize? Senin konuyu ve yazılanları anlayamıyor olman, bizim küfre cevaz verdiğimiz anlamına gelmez. Bu senin sorunundur. Hiçbir zaman da "dünya metaını elde etmek amacıyla tağutun bayrakları asılır, hacca gitmek için yakasına tağutun bayrak simgesi takılır" vs demedik. Bu apaçık bir iftiradır! "Astığı bu simgenin tağutun simgesi olduğunu bilmemesi mazerettir. Ona durum anlatılır; devam ederse tekfir edilir, irtidat hükümleri uygulanır, öğrendikten sonra buna buğzederse tekfir edilmez fakat yaptığına karşı tazir cezası uygulanır" dedik. Yani cahil bile olsa bu onu ceza almaktan kurtarmıyor ki üstüne üstelik bir de cevaz verilsin buna ! Amacın hakkı söylemek ise adaletli ol, iftiradan uzak dur!

Soru: şimdi diyorsunuz ki bayrak bigayrihi küfürdür bu çelişki değilde nedir?

Cevap: Savunduklarımızın hiçbirinde çelişki olmadığını çok net bir şekilde ortaya koyduk. Allah'ın basiretini köreltmediği kimseler şüphesiz ne demek istediğimizi gayet iyi anlamışlardır.

Son sözümüz:

Bizim gerek kitaplarımızda olsun gerekse buradaki cevaplarımızda olsun herhangi bir çelişki söz konusu değildir. Bunların izahını herkesin anlayacağı şekilde yaptık. El-Yemeni önce amelin ve onu işleyenin hükmünü söylemiş, sonra da ahkam-u ridde uygulanacağı zamanki hükmünü beyan etmiştir. Bu da gayet anlaşılırdır. Neye bizatihi, neye bigayrihi küfür dediğimiz de bellidir. Meseleleri birbirine karıştırma.



Alıntı
Ben şahsen kitaplarda geçen ifadeleri gayet iyi anlıyorum da sizin şu bigayrihi tanımızı anlamakta güçlük çekiyorum! Çünkü şiar olmamış bir bez parçasını asmak küfür olmadığı gibi haramda değildir.Dolayısı ile bu zaten sizin tabirinizle bigayrihi küfürdür fakat biz burada neyi tartıştığımız bellidir. Ben şirk koşan müşriktir derken asli hükmünü söylerim yoksa ikrah altında olan kişiyi kast etmem. Çünkü ikrah altında olan kişi kalbini küfre açmadığı müddetce müşrik olmaz bu bilinen bir kaydedir.Yine kim küfrün şiarını bilerek asarsa dediğimde zaten o konuda aslen müslümanı kurtaracak tüm şeri engelleri devre dışı bırakarak asli hükmü (umum) söylüyorum. Tartıştığımız mesele budur karıştırmayın. Yazılarımı dönün tekrar tekrar okuyun neye bizatihiküfür dediğim bellidir
Asıl olan şudur : Müslüman, kafir devlete ait olan her şeye şüphe ile bakar. Bayrağın, kafir devletin şiarı olduğunu bilmeyen kişiye mürted hükmü vermeden önce ona hucceti ikame etmek gerekli olduğunu söylemekle bereber bayrağı sırf bir takım dünya metaını elde etmek için asan kişinin tazir edilmesinin sebebi, bayrağı asmanın hükmünü bayrağı asmadan önce sormadığı içindir.

Tekrar tekrar söylüyorum, bayrak asmak bizatihi küfür değildir. Sen bizatihi - bigayrihi küfrün ne olduğunu anlamazsan bizim konuştuğumuzu anlayamazsın. Biz farkı anlattık.

Konuştuğumuz kişi ikrah altında değil ve işlediği küfür bizatihi küfür değildir. Senin hâlâ anlamadığın ve anlamak istemedığin şu: Sana göre ne olursa olsun kim kafir devletin bayrağını asarsa asli'd-dini bozmuş ve kafir olmuştur, cahaleti mazeret değil, sadece ikrah mazerettir. Bu ise yanlıştır. Çünkü bayrak asmanın ne demek olduğunu herkes bilmeyebilir. Muvahhid olmak için bayrak asmanın ne demek olduğunu bilmek şart değildir. Sen ise onu şart yapıyorsun. İşte hatan burda!

Sen bize "karıştırmayın" diyorsun ama acaba biz neyi karıştırdık ? Bu sözleri okuyan ve zerre kadar anlayışı olan kimse, kimin neyi karıştırdığını anlar. Allah sana hidayet ve anlayış versin.

Çevrimdışı İmam Buhari

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 14
Bismillahirrahmanirrahim.


“Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler. Sen onların sana baktıklarını görürsün, hâlbuki onlar görmezler. Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir. Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah’a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.Şüphe yok ki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünürler (derhal Allah’ı hatırlarlar da) sonra hemen gözlerini açarlar. Şeytanlara kardeş olanlara gelince, şeytanlar onları azgınlığın içine çekerler, sonra da bundan hiç geri durmazlar. (A’raf:198-202)


Demişsiniz ki” Şu ana kadar hakkı ortaya çıkarmaya çalıştığını düşünüyordum fakat şu yorumundan sonra artık senin tamamen muhalefet, fitne amaçlı bu tartışmayı sürdürdüğünü düşünüyo-rum. Anlayasın diye defalarca aynı cümleyi her defasında daha da açarak yazdım ben, bunu artık çocuk bile anlar ! Bu kadar mı nefsine yenik düşüyorsun ki hâlâ "çelişki" propagandasıyla meseleyi bulandırmaya çalışıyorsun? Hayret doğrusu !” Bende aynı zanla yola çıkarak  sizi töhmet altında bırakacak ifadeler kullansam hakkın ortaya çıkmasında taraflara ne gibi bir katkısı olacak ki? Bilakis kişileri töhmet altında bırakacak bu tarz zanlar şeytanın işine yarayacak ve var olan ihtilafı daha fazla körükleyecektir.

Cabir (ra)’dan rivayet ediliyor:

“İlmi alimlere üstünlük taslamak,sefih/adi kimselerle mücadele etmek ve toplumları kazanmak için öğrenmeyiniz. Kim bunu yaparsa cehennem onun içindir,cehennem onun içindir” (Hakim:müstedrik,kitabu’l- ilim)

Hadiste kınanan kişilerin düştüğü duruma düşmekten Kemal sıfatlarıyla muttasıf,celal sıfatlarını üzerinde toplamış, şimdi ve gelecekte olacakları bilen alemlerin rabbi olan Allah(c.c)’a sığınırım.

Üzerinde tartıştığımız  meselede asıl maksadımın ne olduğunu her şeyi hakkı ile en iyi bilen alemlerin rabbi bilmektedir ve bu konuda en adaletli hüküm ise o’nun yanındadır. Şayet meselede siz haklı iseniz bu hakkı size iade edeceğimi ve kendi rezilliğimi burada ilan edeceğimi bilmenizi isterim.Hesap gününde rezil olmaktansa bu gün sizlerin karşısında rezil olmayı tercih ederim.

“Şüphesiz Allah(c.c),onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir.O, kibirli olanları sevmez.”(Nahl:23)

Burada bir Alim edası ile yazmaktan haya ederim. Bu forumda alim olarak değil, muvahhidlerin avamından bir ilim talebesi olarak yazıyorum.Her türlü sapıklıktan,taşkınlıktan,aşırılıktan ve insanlar arasına kasıtlı olarak fitne sokan bir saptırıcı du-rumuna düşmekten ceza gününün sahibi olan alemlerin rabbine sığınırım.

Bu kısa girişten sonra asıl meseleye dönecek olursak.

Üzerinde tartıştığımız meselede  birbiri ile çelişkili gördüğüm bir çok görüş ortaya attığınız halde sanki bu çelişkiler sizin yazılarınızda yokta ben size iftira atıyormuşum gibi beni suçlamaktasınız. Daha öncede yazmıştım hatırlıyorsanız şayet varsa size atmış olduğum iftira bana bildirin diye. Size kasıtlı olarak asla iftira atmadığımı ve yazdıklarınız haricinde konunun dışına saparak suçlamada bulunmadığımı bizzat sizin görüşlerinizden alıntılar yaparak  tek tek ispat edeceğim Allah’ın yardımı ile.

Sizler üzerinde tartıştığımız meselenin asıl can alıcı yerinden uzaklaşıyor ve tarafların mesele hakkında ileri sürdüğü görüşlerinden kopuk bir şekilde meseleye yaklaşıyor ve malum konu ile bağlantı kurmamaya çalışıyorsunuz. Üzerinde anlaşamadığımız mesele bu soruya verilen cevabın küfür olduğunu ve el-yemeninin vermiş olduğu küfür fetvayı savunmak kastı ile yapılan tevillerin de aynı el-yemeninin verdiği cevapta olduğu gibi küfür olduğunu ispat etmeye çalışmamdır.Asıl meselemiz budur. Siz ilk yazınızda ve son yazınız da usul olarak demiştiniz ki:

22 Şubat 2011, 18:08:17


İslam davetçisi(!) yazısında diyordu ki” Senin anlamadığın yada yanlış anladığın husu şudur; küfrün şiarlarını asmanın küfür olduğunu bilmemekle bir şeyin küfre delalet edişini bilmemek aynı şeyler değildir. Eğer bir kişi tağuti sistemlerin bayraklarının küfre delalet ettiğini biliyor ama bunu asmanın küfür olduğunu bilmiyorsa bu kişi Tevhidi anlamış değildir.

Bugün 08:54:09  

Hak mücadelesi (!) “Asrımızın Yesakı isimli kitapta âlimin dinin aslından olarak bahsettiği şey, tağutların simgelerine buğzetmektir. Bu her ne olursa olsun mutlaka onlara buğzetmek, onlara saygı göstermemek, onları kötülemek gerekir ve bu konuda cehalet mazeret değildir. Tağutun simgelerine örnek olarak da âlim, bayrağı vermiştir. Fakat burada ciddi bir atlama yapıyorsunuz. Bayrağı dinin aslından sayarak bu konudaki cehaleti özür kabul etmiyorsunuz.”

Soru: Tağutların şiarları bizatihi küfürmü? Yoksa bigayrihi küfürmüdür?

Cevap: Tağutların şiarları değil, tağutların şiarlarına saygı göstermek, onları yüceltmek, onlara buğzetmemek bizatihi küfürdür. Bir tağut, herhangi bir bez parçasını kendisine simge edinmişse ve bir müslüman onun tağutun simgesini olduğunu bilmiyorsa cehaleti mazerettir, ona o bez parçasının tağutun simgesi olduğu tebliğ edilir. Simgenin ne olduğunu öğrendikten sonra onu hak ettiği zelilliğe indirmezse tekfir edilir.

Bende cevap olarak şunları demiştim” Aynen size katılıyor ve sizden bu usulün meseleye tatbiki konusunda sonuna kadar samimi olmanızı talep ediyorum……” Fakat sizler kendi usulünüzü meseleye tatbik etme konusunda aciz duruma düşüp çeşitli teviller getirmeye çalıştığınızı anlayınca artık getirdiğiniz kaideyi tatbik etmek bana düştü. Dolayısı ile sizin usulünüzü meseleye ben tatbik edeyimde sizde çelişkilerinizi bu vesile ile görün inşaAllah.Allah’ın saptırdığına kimse hidayet edemez ve Allah’ın hidayet ettiğini kimse saptıramaz.

“d - Şeyh Abdullah b. Abdul Bari el-Ehdel el- Yemeni’ye (Hicri 1271 yılında vefat etmiştir.) şöyle soruldu:

"İslam diyarında bir kavim hristiyanlara bağlı olduklarını söylemekte, bu durumlarına razı olmakta ve bundan mutlu-luk duymaktalar. Hatta bu kimseler hristiyanlara bağlılıklarını göstermek için gemilerine onların bayrağını asmaktalar. Böyle kimselerin hükmü nedir?"

1.Küfür görüşünüz.

Onlara şöyle cevap verdi:

"Eğer bahsedilen bu kimseler cahil, fakat İslam’ın yüceliğine, bütün dinlerden üstün olduğuna ve İslam’ın hükmünün en doğru hüküm olduğuna inananan kimseler iseler ve kalplerinde de küfre ve ona bağlı olan kafirlere karşı herhangi bir saygı yoksa bu kimseler İslam içinde kalırlar. Fakat çok kötü bir şey yaptıkları için fasık hükmünü alırlar. Bu durum karşısında onlara tazir cezası vererek onları terbiye etmek gerekir. Eğer küfrün yüceliğine inanırlarsa mürted olurlar ve mürtedin hükümleri onlara uygulanır. Fakat İslam’ın hükümlerini bildikleri halde bunu yapmışlarsa kafir olurlar ve hemen tevbeye çağırılırlar. Şayet tevbe ederlerse müslüman, tevbe etmezlerse irtidat ederek dinden çıkmış sayılırlar.

Neden küfür dediğimin kısa açıklaması:

Usulde esas olan “hüküm illeti ile beraber kaimdir”kuralıdır. Dolayısı ile şayet bir amele hüküm vereceksek o amelde ki illetin ne olduğunu ortaya koymamız lazım ki verdiğimiz hükümde anlaşılsın. Burada “bayrak” kavramına bir hüküm bina ediyor değiliz.Ve bizatihiküfür dediğim şey bayrak kavramı değil bayrağın tağutun şiarı olmasından dolayı aldığı/yüklendiği manadır.Dolayısı ile tağutun şiarını asmak taşıdığı illetlerden dolayı sizin tabirinizle bizatihi küfür hükmü aldığı  gibi bu küfür ameli dinin aslını yani tevhidin red kısmını ihlal eder/nakz eder.Tartıştığımız meselenin dinin aslını ihlal etme illeti sizin beyan ettiğiniz gibi.” tağutların şiarlarına saygı göstermek, onları yüceltmek.”tir. İşte benim bizatihiküfür gördüğüm budur meseleyi karıştırmayın.

Tağutların şiarlarını (bu ifademden halı, kilim, su bardağı vs kast ettiğimi anlamayın!) gemisine, evine, arabasına, işyerine asan kişi bu ameli ile tağutları sevdiğini, onlara taraf olduğunu,tağuta tazim ettiğini ortaya koymuş olur. Bu amelleri yapan kişinin tağutlara bera uygulamadığı bilakis onlara dost olduğu yaptığı amelle anlaşılır. Kalbinde iman olan bir muvahhidin tağutlara ait bayrağa buğzundan dolayı tahkir (aşağılaması,küçük görmesi) gerekirken onu (arşa doğru) yükseklere asarak tazim etmesi asla düşünülemez. Şayet muvahhid birisi tağutların şiarını astığı takdirde muvahhid olma özelliğini yitirip kanı necis olmuş mürted vasfını alır. Bayrağı asan kişinin tekfirine engel olacak tek sebep ancak bu kişinin şeri olarak tağutun şiarı hakkında hiçbir bilgiye vakıf olmadığını bilakis o şiarı herhangi bir bez parçası şeklinde gördüğünü ve o bez parçasının tağuta bağlığını gösteren insanların yükseklere asıp ona tazim ettikleri,ibadet ettikleri bir simge olduğunu bilmeme konusunda cehalet içerisinde olduğunu ispat etmesi gerekiyor ki bu kişinin cehaleti mazaret olsun.Dikkat edersek cehaleti mazeret olur dediğimiz kişi hükmün cahili değil yani dinin aslın da cahil değil olayın yani astığı şeyin hakikati konusunda cahil olduğu için tekfir edilmez.Hükmün cahili değil derken kastımız bu kişinin tağutlara tazim etmenin,onları sevmenin daha açık ifade ile tağutun şiarının küfür olma illetlerini biliyor ve iman ediyor dolayısı ile anlıyoruz ki bu kişi hükmün cahili değildir.Şayet bu kişi tağutun şiarını asarken astığı şeyin ne olduğunu bilerek astığı halde ben hükmünün küfür olduğunu bilmiyordum diyorsa işte bu kişi tevhidi bilmiyor demektir. Hükmün cahili olan kişi olduğu için onun cehaleti kabul edilmez... Müslümanda olamaz bu hali ile.Çünkü bu kişi dinin aslına giren ve imanı nakzeden meseleyi bilmiyor demektir.Tabi usul olarak bu açıklamaları yaperken şunun altını çizmek isterim ki nasıl ki risalet hücceti ile bilinebilecek meseleler günümüzde risalet hücceti ile bilinen şeylerin ilmi yaygın olup bu ilme herkesin kolaylıkla ulaşma imkanı olduğu için bu konularda tafsilat olsada cehalet mazeret değildir.Mazeret olması için kişinin bütün gücünü kullandığı halde ilme hakiki anlamda ulaşmadığını ispat etmesi lazım ki cehaleti mazaret olsun.

Bu örneği şunun için verdim.Nasıl ki namaz,oruç,zekat,haç,vs gibi risalet hücceti ile bilinen şeyler artık ilim yaygın olması sebebi ile bu hükümleri inkar edenlerin cehaleti kabul edilmeden tekfir ediliyorsa aynen tağutlara ait bayrakların küfre delalet edişide bu kadar açık bir meseledir ve günümüzde hemen hemen herkes en azından kendi devletinin bayrağının neyi temsil ettiğini çok iyi bilmekte olduğu için bu tarz kişilerin cehaletleri kabul edilmez.Dolayısı ile bu kadar açık meselede sağa sola yalpa yapmak ve kelimeleri yerlerinden oynatmak hayra alamet şeyler değildir buna dikkat edilsin.Birisinin çıkıp bayrağın küfre delalet edişi, haçın küfre delalet edişi kadar net değildir demesi safsatadan ibarettir ve bu tarz bir yaklaşımı günümüz aklı asla kabul etmez. Biriside çıkıp haçın küfre delalet edişi,bayrağın küfre delalet edişi kadar açık değildir diyebilir buda aklen mümkündür. Asıl ölçü ise günümüzde her iki şeyinde küfre delalet edişinin çok açık ve bunlar hakkında ilmin yaygın olmasıdır.Bayrak ve haça tazim göstermenin hükmünü bilmeyen kişilerin aslında tevhidi bilmediklerini itiraf edecek yerde onların sözde haç ile bayrağın küfre delalet edişini bilemeyeceklerini günümüzde gündeme getirmek bile bile hakkı gizlemekten başka bir şey değildir.

Tekrar başa dönecek olursak: El-Yemeninin cevabına konu olan kişiler resmen hristiyanlara bağlı olduklarını,bundan mutluluk duyduklarını itiraf etmiş ve bu bağlılıklarını ise hristiyanların üzerinde haç resmi olan bayraklarını gemilerine bile asmışlar.Şimdi fetvayı incelediğimizde bayrağı asan kişiler hakkında kendilerini küfürden kurtaracak bir cehalet,tevil varmı bakalım.Fakat bunu açıklamadan önce tekrar getirilen  kaideyi buraya alalım.”

Hak mucadelesi (!) demiş ki

Cevap: Tağutların şiarları değil, tağutların şiarlarına saygı göstermek, onları yüceltmek, onlara buğzetmemek bizatihi küfürdür. Bir tağut, herhangi bir bez parçasını kendisine simge edinmişse ve bir müslüman onun tağutun simgesini olduğunu bilmiyorsa cehaleti mazerettir, ona o bez parçasının tağutun simgesi olduğu tebliğ edilir. Simgenin ne olduğunu öğrendikten sonra onu hak ettiği zelilliğe indirmezse tekfir edilir.”demiştiniz…

Yukarda el-yemeninin fetvasını okuyan ve üzerinde düşünen birisi görecektir ki o sizin getirdiğiniz bu şartları o kişilerde asla aramadı ve o direk kalbin ameline baktı ve dediki o kişilerin kalbinde inkar yoksa amelleri onları kafir yapmaz.O kalbin inkarını ve hükmün cahili olmalarını esas aldı.Bu iki görüşte zaten küfürdür.Sizinle üzerinde anlaştığımız bu kaideyi el-yemeni asla o kişilere tatbik etmedi ve o kişilerin asmış olduğu bayrağın küfrün şiarı olup olmadığını hiç aldırmadığı gibi o kişilerde olayın cahili olma meselesi ile hükmün cahili olma meselesini hiç gündeme bile almadığını fetvasında çok rahat görebiliyoruz. Yani özetle bu kişiler sizinde dediğiniz gibi gemilerine astıkları simgenin hristiyanlara ait olduğunu bildikleri halde o bayrağı hak ettiği zelilliğe indirmedikleri için tekfir edilmeleri gerekiyordu. Fakat ne el-yemeni nede bu kaideyi sürekli bana itiraz etmek için getiren sizler o kişileri ve o kişilere Müslüman diyenleri tekfir etmediniz/edemediniz.Yoksa sizde aynen el-yemeni gibi kalbin amellerinemi hüküm veriyorsunuz da zahirde olan amelleri görmemezlikten geliyorsunuz?” tağutların şiarlarına saygı göstermek, onları yüceltmek, onlara buğzetmemek bizatihi küfürdür.”O halde işte fetvaya konu olan kişiler tağutun bayrağını bile bile astılar ve hiçbir mazaretleride yok.Bende hem el-yemeneyi hemde bu görüşte olanları tekfir etmemek için tekfirin şartlarını yerine getirdim baktım ki bu kişiler bu amelleri her şeyin farkında olarak yapmışlar. İşte olayın hükmünü biliyorlar yani astıkları bezin neyin şiarı olduğu konusunda hiçbir şüpheleri yok ee varmı başka onları kurtaracak geçerli şeri teviller? Bazı teviller yaptınız onlarıda yerinde ızah ederiz inşaAllah.

2.Küfür görüşünüz


Ziyaeddin el kudsi demiş ki “Fakat insanlar için bayrağın küfre delalet edişi, haçın küfre delalet edişi kadar net değildir. Bu nedenle kafirin bayrağını asan, onu simge edinen bir müslüman, ancak bu konudaki hak kendisine açıklandığı halde hala bu ameline devam ederse tekfir edilir. Tanımadığımız bir kişi için ise durum farklıdır. Böyle bir kişinin kafir bir devletin bayrağını astığı görülürse onun zahiren bu devlete bağlı olduğuna hükmedilir ve bu sebeble kendisine kafir muamelesi yapılır. O halde tevhidi kabul etmiş müslümanları ve ailemizi kafirlerin simgelerinden, bayraklarından sakındırmamız gerekir.”


Bu konuda yaptığım Açıklama:
ziyaeddin el-kudsi kendine ait olmayan vela-bera kitabında bu görüşünün öncesinde şunları diyordu” Kim bu bayrağı sever, onu evine asar, dağıtır veya kendisine bir simge edinirse o kimse bu amelleriyle tağuta bağlı olduğunu, onu kabul ettiğini zahiren göstermiş olur. …….Şayet böyle yaparsan hayvanlardan daha aşağı bir seviye ineceğini bil! …………Bu mesele tevhidin feri meselesinden değil aslından, yani; lâ ilâhe illAllah'ın şartlarından ve tevhidin gereklerindendir. lâ ilâhe illAllah'ın gerektirdiği ise; her türlü tağutu reddedip sadece Allah-u Teâlâ'yı tüm sıfatlarında tam manasıyla birlemektir. O halde bu meselede gevşeme! İhmalkar olma!”…Bu nedenle biz inanıyoruz ki; ikrah ve geçerli bir tevil olmaksızın kafirlerin işaretlerini, bayraklarını asmak sadece haram değil, küfürdür ve İslam'dan çıkmaktır. Böyle yapan kişi dünyada kafir ve müşrik muamelesi görür. Çünkü kafirlerin bayrağını asmak; onlara ve devletlerine bağlanmanın, onları dost edinmenin ve onların dinine girmenin zahiri bir alametidir. Bunun haç asmaktan hiçbir farkı yoktur. Haç, bir resim, bir ağaç, demir, altın ve gümüş parçası olabilir, ama küfür ve şirkin simgesi olmuştur.

Bu sebeple haçı, ikrah olmaksızın takan kişiye nasıl zahiren küfür hükmü veriliyorsa aynı şekilde kafir devletin bayrağını takan kişiye de bu hüküm verilir. Çünkü bayrak kafir devletin bir simgesidir.

 
Yazarın bu şekilde açıklamasına gözümden kaçan bir batıl yoksa aynen katılıyorum .Daha öncede bahsettiğim gibi yazar burada bayrak kavramına değil bizzat bayrağın yüklenip taşıdığı anlamda var olan illete küfür hükmünü bina etti.İllet yok olduğu zaman hükümde yok olur. Dikkat ederseniz bu ifadelerde asla kişinin bayrağı asması konusunda bayrağın hakikatini bilmeme haricinde hiçbir mazaret kabul etmedi.Meseleyi dinin aslından gördü,haç ile tağutun bayrağını asan kişinin hükmünü bir tuttu.Tağutun bayrağını asan kişilerin bu amellerinin küfür olma illetini bir çok yönden güzel bir şekilde ızah etti.Fakat son anda başkasına ait olan görüşü kitabı kopya ederken görmemiş olacak ki küfür olan kendi akidesine muhalif olarak nakletti.Yukarda kırmızıya boyadığım ve 2.küfür görüşü dediğim ifadeler bu benimde tasdik ettiğim ifadelerle çelişmekte bir birisini nakzetmektedir.. Şöyleki yazar tağutların bayrağını asma amelini dinin aslından gördüğü ,geçerli bir tevil ve ikrah haricinde hiçbir mazaret kabul etmediğini beyan ettiği halde daha sonra şu görüşleri ileri sürerek kendisi ile çelişmektedir” Ziyaeddin el kudsi diyor ki “Fakat insanlar için bayrağın küfre delalet edişi, haçın küfre delalet edişi kadar net değildir. Bu nedenle kafirin bayrağını asan, onu simge edinen bir müslüman, ancak bu konudaki hak kendisine açıklandığı halde hala bu ameline devam ederse tekfir edilir. Dikkat edersek yazar tağutun bayrağını bile bile asan kişi hakkında duraksıyor ve tekfiri bayrağı asmanın hükmünü bilip bilmemeye bağlıyor.Kısaca cehaleti mazaret görüyor. Yani bu görüşe göre birisi haçı asarsa derhal tekfir edilir fakat tağutun bayrağını bildiği halde asan kişi tekfir edilmez. Sakın yazarın burada şu görüşü savunduğunu sanmayın” Bir tağut, herhangi bir bez parçasını kendisine simge edinmişse ve bir müslüman onun tağutun simgesini olduğunu bilmiyorsa cehaleti mazerettir, ona o bez parçasının tağutun simgesi olduğu tebliğ edilir. Simgenin ne olduğunu öğrendikten sonra onu hak ettiği zelilliğe indirmezse tekfir edilir. Simgenin neyin simgesi olup olmadığını bilmeyen kişiyi kast etmiyor bilakis tağutun bayrağını asmanın küfür olduğunu bilmeyen kişiyi önce mazur görüyor asma bu küfürdür diyor sonra o kişi hala asmaya devam ederse tekfir ediyor .Dolayısı ile hak mücadelesinin ortaya koyduğu benimde kabul ettiğim usule göre bu görüş küfürdür.Şimdi sormak lazım dinin aslına gi-ren bir ameli yapan kişi neyin hükmünü bilmiyor? Elbette velayı bilmiyor peki velayı bilmeyen Müslüman olabilirmi?Tabi ki olamaz. Bu mazur görülen kişi tağutun bayrağı olduğunu bile bile nasıl onu asabilir?Asması tağutları sevdiğini gösterir.Tağutlara buğz eden birisi bunu şaka olarak bile yapamaz şaka yolu ile yaparsa mazur olur anlamında demiyorum.Şaka ilede yapsa kafir olur.Günümüzde ise bu bayraklara insanların ibadet ettikleri çok açık bilinen şeylerdir.Demagojiye hiç gerek yoktur anlayan anladı ne demek istediğimi.

3.Küfür görüşünüz


“O kimseler gemilerine hristiyanların bayraklarını asmakla on-ların vatandaşı olduğunu  göstermek, böylece kendileri için bir kolaylık sağlamak, dünyevi menfaatler sağlamak ve kendilerine bir zorluk çıkmasını ve eziyet gelmesini önlemek istemektedirler. Şayet o bayrağı asmamış olsalar veya itibar edilmeyen bir devletin bayrağını asacak olsalar aynı kolaylıklar kendilerine sağlanmaz, böylece bir çok sıkıntılara maruz bırakılırlardı.O halde bu kimselerin o bayrağı asma sebepleri; o devleti yüceltmek olmayıp sadece dünyevi menfaatler sağlamak içindir.”


Bu konuda yaptığım Açıklama: Şimdide el yemeninin görüşleri tevil etmek için yazar bu küfür görüşleri ortaya atarak eski küfründen daha açık bir küfrü dile getirmiş oluyor.Kaideyi hatırlarsak orada kişinin tağutun bayrağını asan kişinin tekfir edilmemesi için ikrahın haricinde tek şart bu bayrağın küfrün simgesi olduğunu bilmemeyi getiriyorlardı.Ama bakın ziyaeddin el kudsi artık olayı aşmış dinin aslına soktuğu bayrak asma amelini işleyen bir kısım Yemenlilerin gemilerine bayrak asma-larına nasıl da cevaz veriyor? Sadece onlara değil günümüzde herkese şu mesajı veriyor. Hangi ülkeye aitseniz dünyevi çı-karlarınız için tevhidi ilgilendiren bir meselede taviz verebilir arabanıza,geminize bayrağı asabilirsiniz.Hatta dikkat edin daha önce sırf asma fiili dinin aslına girerken ve zahiren bu ameli işleyenleri asla mazur görmezken şimdi o kişilerin amellerine değil aynen yemeni gibi kalplerinde inkar varmı yokmu onu esas almaktadır.Günümüzün cehmiyyesi işte bunlardır.Adamlar resmen yemende İngilizlere boyun eğip onlara tabi olmuşlar birde üstüne üstlük bayraklarını gemilerine çekmişler buda gelmiş onların yaptıklarını küfür olacak şekilde ızah etmeye çalışıyor.Bu görüşlerden çıkan sonuç bayrağı asma konusunda sözde iddia ettikleri gibi tek mazaret bayrağın hakikatini bilmemek değil bilakis hakikatini bilseler bile dünyavi menfaatler,eziyetler,itibar kaybetme,vs gibi  durumlarda da tağutun bayrağını asan kişiler mazurmuş.Bu meseleye ilgili yazıya yapacağım reddiyede cevap vereceğim için burada kısa kesiyorum inşaAllah.

Bu nasıl hüküm vermektir böyle! Allah’ım aşırılık ve sapıklıktan sana sığınırız.


4.Küfür görüşünüz.


Hak mucadelesi demişti ki;

15 Temmuz 2011, 06:45:41


“tağutu her şekilde reddetmiş, İslam'ı tüm dinlerden ve beşeri sistemlerden üstün olarak kabul etmiş ve buna göre yaşayan, fakat cehaleti sebebiyle dünyada kolaylıktan yararlanmak amacıyla kafir devletin bayrağını "ona hiçbir saygı göstermeden, bağlanmadan, onun yüceliğini kabul etmeden" asan müslümanı, anında tekfir edeceksiniz!... Çelişki dediğiniz işte budur!...


Site adminin küfür olmayan hak olan görüşü;

Hak mucadelesi (!) demiş ki

Cevap: Tağutların şiarları değil, tağutların şiarlarına saygı göstermek, onları yüceltmek, onlara buğzetmemek bizatihi küfürdür. Bir tağut, herhangi bir bez parçasını kendisine simge edinmişse ve bir müslüman onun tağutun simgesini olduğunu bilmiyorsa cehaleti mazerettir, ona o bez parçasının tağutun simgesi olduğu tebliğ edilir. Simgenin ne olduğunu öğrendikten sonra onu hak ettiği zelilliğe indirmezse tekfir edilir.”

Site admini bana cevap vermek için sarf ettiği bu görüşle çelişkiler içerisinde olduğunu ispat etmiştir.Yukarda aynen hocası gibi kişinin tağutların bayrağını asma ameline hiçbir hüküm vermeyip kişilerin sözlü beyanlarına yani kalplerine göre hüküm vererek dünyada kolaylıktan yararlanmak amacı ile kafir devletin bayrağını asmaya cevaz vermiş ve kendi kendisini tekfir etmiştir.Dikkat ederseniz gemisine, arabasına hristiyanların bayrağını asan kişileri bu amelleri dolayısı ile mazur görerek orada sadece bu kişilerin kaplerinde sözde var olan imanı esas almış zahirde kafirleri veli edinmelerini,dinin aslını ihlal ettikleri amellerini görmezden gelmiştir.Burada cehalet dediği kişilerin hevalarına tabi olup küfür olup olmadığına bakmadan tağutların bayrağını asmanın küfür olduğunu bilmeyen kişilerin bu cehaletlerini mazur sayarak kendi kendisini yalanlamıştır.İki görüşü birbiri ile çelişmekte ve kendisini yalanlamaktadır.Şimsi söylermisiniz sizin hangi görüşünüzü esas alacağız?Görüşlerinizi nasıl cem ediyorsunuz? Bunlar çelişki değilmi?

Hak mucadelesi demişti ki;

15 Temmuz 2011, 06:45:41


Son olarak şöyle toparlayayım:


Tağutun simge ve şiarlarına buğzetmek dinin aslındandır ve bu konuda cehalet mazeret değildir. Bir kimse küfrün herhangi bir simgesini bildiği, tanıdığı, kendisine huccet geldiği hâlde evine, arabasına veya gemisine asarsa, isterse niyeti hâlis olsun, isterse dünya kolaylıklarından faydalanmak için olsun, isterse tağutun simgelerine buğzedilmesi gerektiğini bilmiyor olsun, bu konuda cehaleti mazeret değildir ve tekfir edilir. Fakat dinin aslını sağlamış bir müslüman bir bayrağın veya bir sembolün tağutun simgesi olduğunu bilmiyorsa, kendisine huccet ikame edilmeden tekfir edilmez. Ona küfür hükmü verilir, fakat irtidat hükümleri uygulamak için bu konuda cehaleti olup olmadığına bakılır. Eğer bayrağın küfrün simgesi olduğunu bilmiyorsa, irtidat hükmü uygulanmaz fakat yaptığı iyi bir şey olmadığı için ona tazir cezası uygulanır.


Bu ifadelerinde de bir çok çelişkili şeyler var fakat tam açık değil.Dikkat edersen burada dünyavi bir menfaatten hiç bahsetmiyor ve diyorsun ki” isterse dünya kolaylıklarından faydalanmak için olsun, isterse tağutun simgelerine buğzedilmesi gerektiğini bilmiyor olsun, bu konuda cehaleti mazeret değildir ve tekfir edilir.
Peki daha önce yazdığın bu ifadeler ne olacak onlar hükümsüz mü?Tek tek açıkla bu çelişkilerini bakalım bu konuda küfürden nasıl kurtulacaksın..

” cehaleti sebebiyle dünyada kolaylıktan yararlanmak ama-cıyla kafir devletin bayrağını "ona hiçbir saygı gösterme-den, bağlanmadan, onun yüceliğini kabul etmeden" asan müslümanı, anında tekfir edeceksiniz!... Çelişki dediğiniz işte budur!... Sizin ve bizim belirttiğimiz gibi, her kim "tanıdığı, bildiği" küfrün şiarlarını yüceltirse, niyeti yüceltmek dahi olmasa o kimse kafir olur. Burada onun niyetine bakılmaz.Tekrar ediyorum, bizlerin bu konuda cehaleti mazeret gördüğümüz husus tağutun simgelerine buğzetmemek değil, bir bayrağın veya herhangi bir şeyin küfrün ya da tağutun simgesi olup olmadığını bilmeme konusundaki cehalettir.


Bu ifadelerde hocanın ifadeleri hadi bakalım tekfir ediyormusun hocanı çünkü o senin getirdiğin kaideye muhalif şeyler söylüyor bak oku:

Ziyaeddin el-kudsi diyor ki

“O kimseler gemilerine hristiyanların bayraklarını asmakla on-ların vatandaşı olduğunu  göstermek, böylece kendileri için bir kolaylık sağlamak, dünyevi menfaatler sağlamak ve kendileri-ne bir zorluk çıkmasını ve eziyet gelmesini önlemek iste-mektedirler. Şayet o bayrağı asmamış olsalar veya itibar edilmeyen bir devletin bayrağını asacak olsalar aynı kolaylıklar kendilerine sağlanmaz, böylece bir çok sıkıntılara maruz bıra-kılırlardı.O halde bu kimselerin o bayrağı asma sebepleri; o devleti yüceltmek olmayıp sadece dünyevi menfaatler sağlamak içindir.”


Demişsin ki “Ona küfür hükmü verilir, fakat irtidat hükümleri uygulamak için bu konuda cehaleti olup olmadığına bakılır. Eğer bayrağın küfrün simgesi olduğunu bilmiyorsa, irtidat hükmü uygulanmaz fakat yaptığı iyi bir şey olmadığı için ona tazir cezası uygulanır.” Kafan çok karışık ne dediğini bilmiyorsun. Bir kere kafir olamayan hiç kimseye kafir denmez şayet kafir hükmü verilmişse bir kişiye artık o kişi dinden dönen mürted hükmünü alır. Mürted ise cumhura göre üç gün tevbeye davet edilir etti ise ne ala etmedi ise boynu vurulur.İslam mahkemesinde kadının huzurunda kafir olduğu ispat edilmiş bir kişi için cehalet vs aranmaz bunu belle iyice.Yokmu sizin bu yazdıklarınızı denetleyen aklı başında bir kimse!Sen zaten daha önce tekfirin şartlarına riayet edip tekfirin engellerini kaldırarak o kişiye kati hüküm olarak kafir demedin mi daha neyin cehaletini arıyorsun? Şayet kafir demeden önce o kişinin kafir olup olmadığında şüphen varsa zaten şüphe ile yakin zail olmaz dolayısı ile o kişiye kafirde diyemezsin.O halde senin “ona küfür hükmü verilir” fakat”irtidat hükümleri uygulanmaz” sözünün islamda hiçbir karşılığı yoktur.Sen fetret ehli nin durumu ile bu gibi kişilerin durumunu kıyas edip dünyada azap edilmeyeceklerini yani bu gibi kimselerle Müslüman hükmü vermemek şartı ile savaşmadan önce onlara hücceti ikame etmeyi kast ediyorsan meseleleri birbirine karıştırıyorsun demektir dikkat et buna.

Hak mücadelesi(!) demiş ki: Cevap:

Seni bilmem ama biz bayrak asmaya bigayrihi küfür diyoruz. Eğer bayrak asmak bizatihi küfür olsaydı, nassta buna dair bir haber mutlaka bulunurdu. Eğer bir şey bizatihi küfür ise, o şey her halukârda küfürdür. Eğer bayrak asmak bizatihi küfür olsaydı İslam bayrağı da asılmaz, taşınmaz, saygı gösterilmezdi.

Bu meselede çok ciddi bir usul hatası yapıyorsunuz oda şudur: Şayet diyorsunuz “tağutun şiarını asmaya bizatihiküfür dersek meselenin dinin aslına girdiğini iddia etmiş oluruz.Dolayısı ile biz bu meseleyi bu şekilde ızah eder veya delillendirirsek tağutun şiarını asan kimsenin cehaletini,tevilini kabul etmeden tekfir etmiş oluruz.Bu ise diyorsunuz dinde aşırılıktır ve delilsiz kişileri tekfir etmektir vs. Dolayısı ile diyorsunuz biz tağutun şiarını asmaya bigayrihiküfür diyoruz yani bigayrihiküfürün tercümesi küfür demiyoruz anlamına gelir.Küfür dediğimiz şey diyorsunuz ancak tağutların şiarlarına saygı göstermek, onları yüceltmek, onlara buğzetmemektir ve bu ameller bizatihi küfürdür.Sonra bu görüşlerinize birde şu görüşleri ekleyerek dünyada nerede ise hiçbir fırkanın iddia edemeyeceği şeyleri iddia etmişsiniz. Şöyleki iddianıza göre“Ben tağutların şiarını asmak bizatihiküfür” dediğim için artık bayrak konusunu dinin aslına sokmuş oluyormuşum ve hatta bu konuda hiçbir tevil,cehalet kabul etmeyerek sözde herkesi tekfir ediyormuşum.Size göre sapıklığım (!) bu olmakla beraber sizin yansıtmaya çalıştığınız şekli ile birde bu usulümün gereği olarak islamın sancağını asmaya bile küfür demiş oluyormuşum.!

Hak mucadelesi demiş ki(!)“Fakat  senin dediğine göre bir tağut ekmeği, kalemi, kağıdı, bir hayvanı vs kendisine simge edindiyse o şey bizatihi küfür olur (!). Oysa bu apaçık sapıklıktır.”

Hatta sözde benim görüşüme göre tağut kendisine su içmek için bardak edinse,halı edinse,kilim edinse,çatal,kaşık vs vs edinse bir kişide tağutun bardağından su içse,halının üstünde yürüse,tağutun çatalı ile yemek yese onlara göre ben sözde bunların hepsine küfür demiş oluyormuşum!!!.Kısaca onlara göre benim mezhebim buymuş.Benim bu tarz görüşlere sahip oldu-ğumu bu şekilde sağda solda anlatsalar elbette bana kimse itibar etmez ve bu iftiraları dinleyenler benim sapık olduğuma giyabımda derhal hükmederler.İşte şayet bu yaklaşım cehaletten kaynaklanmıyorsa bir hilakarın hilesinden başka bir şey değildir. İlmi meseleler bu kadar sulandırılırmı hiç.Sizin yaptığınız ile demokrasi dininin mensupları olan siyasetçilerin kendi halkına demagogluk (halkın hoşuna gidecek tarzda konuşarak onu avlamak) yapmaları arasında ne gibi bir fark var?Sizde aynı onlar gibi kavramlarla oynayarak demagoji ( site üyelerinin varsa zaaflarını istismar ederek) yapıyorsunuz.

Aslında her ne kadar da bazı meseleleri ızah etmek için biza-tihi-bigayrihi kavramlarını kullansanızda bu konuda kavramala-rın içini batıl olacak tarzda doldurduğunuzun farkında değilsi-niz bile.Bu usulü sanki bir nass’mış gibi yıllardır içi boş olarak tekrarlayıp duruyorsunuz .Bakın mesele sizin abartığınız gibi karmaşık değil bir kere. Şöyleki amele hüküm vermekle o ameli işleyen kişiye hüküm vermek ayrı şeylerdir.Ben tağutların bayrağını asmayı dinin aslından görüyorsam sebebini kaç kere açıkladım bayrak kavramına değil yüklendiği anlama taşıdığı illete göre hüküm veriyorum.İslam bayrağınada küfür hükmü verdiğimi nereden çıkardınız? İslam bayrağında küfür olacak illetler mi var.?!!!

Şimdi ben tağutun şiarı olan bayrağı asmanın umum olarak bizatihiküfür dediğim zaman İslam bayrağını asmaya küfür demiş mi oluyorum? Ve böyle demekle kişinin hiçbir mazaretini kabul etmemişmi oluyorum?Mesela puta secde etmek kavramı ile,küfrün şiarını asma kavramı arasında ne gibi bir fark var? Şimdi birisi puta secde etmek bizatihi küfürdür dediği zaman aman deme Allah’a secde etmeye bizatihiküfür demiş olursun mu diyeceğiz?Tağuta muhakeme olmak küfürdür kavramınıda kullanamayız çünkü öyle dediğimizde İslam mahkemesine küfür demiş mi olacağız?!!!!!!!!!! Tağuta asker olmak bizatihiküfürdür derken askerlik kavramı küfürdür demek istemiyorum. Buna cevap olarak kalkıp tağuta asker olmak bizatihiküfürdür der-seniz o zaman İslam askeri olmayada bizatihiküfür demiş olur-sunuz diyen kişinin aklından zoru vardır herhalde. Tağuta mu-hakeme olmak bizatihi küfürdür diyorsam muhakeme olma kav-ramı küfürdür demiş olmam.Birisi çıkarda öyle deme islamda da mahkeme var dolayısı ile sen İslam mahkemesinede bizatihiküfürdür demiş oldun derse o kişinin aklını yitirdiğin-den endişe etmek gerekir. Sanırım hiçbir fırka sizin kadar demagoji hastalığına tutulmamıştır.Bu kadar açık örnekleri verdim ki ne demek istediğimi daha iyi anlayasınız .Taşkınlıktan ve sapıklıktan alemlerin rabbine sığınırım.
İşte demagoji,kavramlar arkasına gizlenme,kendini beğen-me,çok ilmi ızahlar yapıyormuş havası oluşturma,muhatabının sözlerini çarpıtıp onu salak yerine koyma,Muhatabına söyleme-diği şeyleri söyletip onu küçük düşürmeye çalışma şeklinde sizde var olan hastalıklara ne hikmetse Allah’ın izni ile bir türlü çare bulumadınız.Allah’ın hidayetinden mahrum olanların yakalandığı hastalık bu olsa gerek Allahu alem.  

Burada iman ve küfürden Tevhid ve onun zıttı olan şirkten bahsediyoruz. Tevhid bellidir onu bozan şirk bellidir.Dolayısı ile tağutun bayrağı dediğimiz zaman zaten küfür olma illetine atıf yapıyoruz.Bu öyle basit ve insanlara gizli kalmış bir mesele değil sürekli gözlerimizin önünde ve sizden olupta tağutun okullarında öğretmenlik yapan kişinin gözleri önünde bu tarz bayraklar göklere büyük törenlerle çekilmekte,insanlar onun karşısında kıyamda durmakta,O göklere çekilirken içtenlikle ve büyük bir tazim ile onun karşısında haraketsiz durularak küfür içerikli marşlar söylenmekte,kişiler onun için ölmeyi düşünmekte,onun için savaşmayı göze almaktadır,tüm bu davranışlardan anlaşılan şey insanların devletlerin simgesi olan bayrakları putlaştırarak bayrağın kendisine ibadet ettikleri çok açık bir şekilde bilinen bir gerçektir.Yani müşrikler nasıl ki sıradan bir ağaç olan zatu envatı Allah’tan başka ibadet ettikleri ilah olarak kabul etmiş ve o ağaca ibadet etmişler ise yahutta lat,uzza,menat,putuna ibadet eden müşrikler gibi günümüz müşrikleride bu bayraklara ibadet etmektedirler. İbadet; ise ancak cinleri ve insanları yaratan alemlerin rabbi olan Al-lah(c.c)’ın hakkıdır.

Hak mucadelesi demişti ki;

Hiçbir zaman da "dünya metaını elde etmek amacıyla tağutun bayrakları asılır, hacca gitmek için yakasına tağutun bayrak sim-gesi takılır" vs demedik. Bu apaçık bir iftiradır! "

İşte cevabım bak bu görüşler size ait iyi oku:


Ziyaeddin el kudsi demiş ki :Zira kafir devletin bayrağını asmak küfürdür, ancak bizatihi küfür değildir. Bu sebeple cehalet mazeret sayılır ve kişi onu yücelttiğini bilmeyebilir. Örneğin; hacca gitmiş müslüman bir kişi orada grubu belli olsun diye kendi ülkesinin bayrağını göğsüne asarsa bundan dolayı tekfir edilmez. Zira bayrak asmak bigayrihi küfür olan bir ameldir. Şayet bu kimse bayrağın hükmünü bilmiyor, bu sebeple ameli işlemiş ve amacı o gruba bağlı olduğunu göstermek ise her ne kadar yaptığı küfür olsa bile kendisine huccet ikame etmeden tekfir edilmez. Bununla bilikte azarlamayı hakeder.

Bak bakalım son getirdiğin kaideden burada eser varmı?Hadi o kaideyi tatbik et bu sözlere. Daha yazacağım çok şey var inşaAllah onlarıda en kısa zamanda yazarım.Mubarak ayda Allah sizlere hidayet versin diye dua ediyor sapıklıktan ve aşırılıktan alemlerin rabbi olan Allah’a sığınıyorum.Amin Allah’ım benim günahlarımı bağışla amin.

Elhamdulillahi rabbil alemin.



Çevrimdışı İmam Buhari

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 14
Alıntı yapılan: Hak mucadelesi (!)
Konuştuğumuz kişi ikrah altında değil ve işlediği küfür bizatihi küfür değildir. Senin hâlâ anlamadığın ve anlamak istemedığin şu: Sana göre ne olursa olsun kim kafir devletin bayrağını asarsa asli'd-dini bozmuş ve kafir olmuştur, cahaleti mazeret değil, sadece ikrah mazerettir. Bu ise yanlıştır. Çünkü bayrak asmanın ne demek olduğunu herkes bilmeyebilir. Muvahhid olmak için bayrak asmanın ne demek olduğunu bilmek şart değildir. Sen ise onu şart yapıyorsun. İşte hatan burda!


Bismillahirrahmanirrahim.



"Demişsim ki "Konuştuğumuz kişi ikrah altında değil ve işlediği küfür bizatihi küfür değildir. Senin hâlâ anlamadığın ve anlamak istemedığin şu" Sürekli benim görüşlerimi saptırıp hiç aklıma bile gelmeyen şeyleri bana söylettirip duruyorsunuz.Şimdiye kadar yazdığım tüm yazılarımı okuyun belki ifadelerim de insan olmamız dolayısı ile yanlış anlamaya musait şeyler olsada bayrak konusunda görüşlerimi genellikle kayıt getirerek ortaya koymaya çalıştım.Yani hiç bir zaman bayrak ve ona benzeyen amelleri işleyenlerin tekfir edilmemeleri konusunda tek engel ikrahtır demedim. Sürekli tekfirin şartlarının yerine getirilmesine vurgu yaptım. Bu şartları bilen ne demek istediğimi anlar zaten. Ben bahsi geçen tartışmamızda el-yemeninin fetvasına konu olan kişilerin hristiyanların bayraklarını gemilerine asmaları konusunda astıkların şeyin ne olduğundan habersiz olmadıkları yani olayın cahili olmadıkları ve tekfire engel olacak ikrah altında da olmadıkları için bu kişilere verilen hüküm hakkında duraksamıyorum. Astıkları bayrağın küfür olma illeti dinin aslıyla alakalı olduğu için illet ortada var olduğu müddetçe bu ameli bizatihiküfür görmekteyim. Sizde illetlerinden dolayı bu ameli dinin aslından gördüğünüzü defalarca yazdınız dolayısı ile tağutun şiarını asmanın hükmü ile alakalı aramızda ki ihtilaf görebildiğim kadarı ile kavram kargaşasından başka bir şey değildir.

"Demişsin ki"Sana göre ne olursa olsun kim kafir devletin bayrağını asarsa asli'd-dini bozmuş ve kafir olmuştur, cahaleti mazeret değil, sadece ikrah mazerettir. Bu ise yanlıştır. Çünkü bayrak asmanın ne demek olduğunu herkes bilmeyebilir. Muvahhid olmak için bayrak asmanın ne demek olduğunu bilmek şart değildir. Sen ise onu şart yapıyorsun. İşte hatan burda!"

Evet bana göre kim tağutun şiarını gemisine,arabasına,evine astığında bu yapmış olduğu amel tağutları sevdiği,onları dost edindiği,tağutun şiarına tazimde bulunduğu ve onu yüceltiği vs anlamlarına gelir ki bu ameller tevhidi red kısmına girer. Bu benim meseleye muayyen kişiden bağımsız verdiğim umum hükümdür. Bunu yapan kafirdir desekte muayyen kişinin kafir olduğunu ispat edebilmemiz için mutlaka bu kişinin tekfirine mani olacak şeri bir  engel varmıdır yokmudur diye araştırma yapmamız gerekiyor.

Örneğin tağutun bayrağını kimin astığını delilleri ile biliyorsak ve ortada asan kişi mevcutsa artık geriye bu bildiğimiz kişinin tekfirine mani ne engel var ona bakarız..Yani faiil fiili işlediğini itiraf ediyor failin işlediği fiilin hükmünün kati olarak küfür olduğunuda biliyoruz geriye failin tekfiri meselesi kalıyor ki onlarda şunlardır. Bu kişi astığı şeyin tağutun küfür şiarı olduğunu biliyormu yoksa bilmiyor mu? Bunun sebebi ise bayrağı bir bez sanarak asma ihtimalini ortadan kaldırmaktır. Çünkü bir bez parçası olarak asan kişinin bu amelinde küfür illeti söz konusu değildir. Aynen bilmeden kurana basan kişinin hatalı olarak bu yaptığından kendisine bir sorumluluk olmadığı gibi. Kurana basmak bizatihiküfürdür diyen kimse bilmeden basan kişiyi kast etmemektedir bu kişi umum hükmü dile getirmektedir. Siz kurana basan her kişi tekfir edilmez çünkü bu tarz meselelerde bazı ihtimaller olabilir kaidesini dayanak yaparak "kurana bilmeden basmak bigayrihiküfürdür" şeklinde aynen bayrak konusunda yaptığınız gibi isimlendirmenize,kayde kural icat etmenize hiç gerek yoktur.Sözde bu şekilde ızah yaptığınız da cahillerin rast gele tekfir etmelerinin önüne geçmiş olacağını sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Çünkü zatan cahil ancak tevhide dair çok açık meselelerde tekfirle mükelleftir yoksa hafi (kapalı,içerisinde bir çok ihtimal barındıran) meselelerde tekfir ehliyeti islam mahkemesinin veya ehliyet sahibi başka birisinindir. Ama cahil cahildir hata yapma olasılığı çok yüksektir ehil olmadığı alana girdiği için suçludur da. Demek istediğim bir tasnife gitmeye gerek kalmadan kim olursa olsun ne tarz bir amel işlerse işlesin şeriatin belirlediği ve izin verdiği şekilde tekfirin şartları yerine getirildiği zaman bütün sorun ortadan kalkar ve kelami tarzda kayde kural icat etmeyede gerek yoktur.

Tağutun şiarını asan kişide tekfirin engellerini kaldırma adına aradığımız birinci şart olayın cahili ( yani bez parçası olduğunu zan etme meselesi) olma meselesidir. Buşüpheyi ortadan kaldırıp bu kişi bez parçası olarak değilde bizzat bayrağın hakikatine vakıf bir şekilde astığına dair yakın bilgiyi hiç bir şüpheye yer vermeyecek şekilde edindikten sonra geriye bu kişi bu ameli ikrah altındamı işledi meselesi kalır. Şayet aradığımız bu şartlar tağutun bayrağını asan kişide yoksa bu kişi tekfir edilir." Bu ise yanlıştır. Çünkü bayrak asmanın ne demek olduğunu herkes bilmeyebilir. Muvahhid olmak için bayrak asmanın ne demek olduğunu bilmek şart değildir. Sen ise onu şart yapıyorsun. İşte hatan burda!" Allah'a hamd olsun meselede bariz bir hatamın olduğunu zan etmiyorum. Çünkü ben hiç bir zaman kati bir hüküm olarak tağutun şiarını herkes tanır,bilir diye iddiada bulunmadım. Bez parçası sanabilme ihtimallerini defalarca yazdım ve tekfirimde bunu gözettim.Fakat şunun altını çizmekte fayda vardır bu söylediğimde sabit bir kaide değildir.Çünkü günümüzde yaşayan insanlar kendi devletlerinin bayrağını tanır bilir ne anlama geldiğinden de Haberdardır. Bu konuda cahil olmak çok istisnayı az rastlanan bir durumdur. Ama senin şu ifadelerinden kastın "Çünkü bayrak asmanın ne demek olduğunu herkes bilmeyebilir." Tağutun bayrağını tanıyan kişinin bir bez parçası olarak değilde yaşadığı devletin bayrağını asmanın hükmünü bilmemesini kast ediyorsan bu görüşün zaten küfürdür. Yok bu ifadelerinden kasıt bez parçası sanarak asma ihtimalini dile getirmekse ben zaten böyle birisini küfürle hiç bir zaman itham etmedim. Dikkat et bak ben senin ifadelerinde hep ihtimalleri gözetiyorum.

Muvahhid olmak için hiç bir zaman kişinin tağutun şiarının ne olduğunu mutlaka bilmesi gerektiğini şart koşmadım. Bu bana atılmış bir iftiradır. Muvahhid olmak için tağutlara düşman olmak,onları sevmemek,onlara dostluk yapmamak,onlara tazim etmemek şarttır.Hangi ameller bu saydığımız şeyleri içeriyor aynı illeti taşıyorsa taşıdığı illetleri bile bile kişi bu ameli işliyorsa o kişi tağutları red etme ilkesini yerine getirmemiş onlardan beri olmamış demektir. Hiç bir yazımda ancak cahillerin iddia edebileceği tarzda tağutun şiarının hakikatini bilmeyen muvahhid olamaz demediğimi bilmenizi isterim."Lazımul mezheb  leyse bi mezheb"

Elhamdulillahi rabbil alemin.


SOSYAL MEDYADA PAYLAŞ

Yapılan paylaşımlar vesilesi ile Allah'ın razı olmadığı, İslam'a zıt olan şirk (Allah'a ait hak, sıfat ve yetkileri Allah'tan başkasına veyahut Allah'la beraber başkasına vermektir) ve küfür (gerek inatla gerek cehaletle gerekse inat edenleri taklit sebebiyle Allah'ın tevhidini inkar ve rasulünü yalanlamaktır) içeriklere veyahut bunların savunuculuğunu yapan kurum veya kuruluşlara ulaşmanız halinde hiçbir sorumluluk kabul etmiyoruz.
Facebook  Twitter  Google