Hoş Geldiniz!

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için Giriş yapın.

Eğer üyeliğiniz yoksa Kayıt olun.

Gönderen Konu: Bir kaç soru..  (Okunma sayısı 18949 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı musad

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4
Bir kaç soru..
« : 08 Şubat 2011, 21:08:34 »
s.a öncelikle forum hayırlı olsun..

benim bir kaç sorum olucaktı bana delilleri ile cevap verilirse sevınırım..

1 bu ulkede imamlık yapmak kufurmudur ?

2 bankada hesabının bulunması kufurmudur ?

3 msn sahıbı olmak kufurmudur zira orada bır cok devletın yasalarını kabul etmek zorunda kalıyoruz kabul edıyorum tuşuna tıklıyarak..

4 osmanlı devletının islami acıdan hükmü nedir ?
cevaplıyacak kardeşten sımdıden Allah razı olsun..
saygılarımla..

Çevrimdışı musad

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4
Ynt: Bir kaç soru..
« Yanıtla #1 : 08 Şubat 2011, 21:44:40 »
5 pasaport kullanmak ?

6 vergi vermek ?

Çevrimdışı Hak Mücadelesi

  • Site Yöneticisi
  • *****
  • İleti: 1244
Ynt: Bir kaç soru..
« Yanıtla #2 : 09 Şubat 2011, 00:47:25 »
Aleykum Selam. Âmin, teşekkür ederiz.

1. Soruya Cevap: Günümüz camilerinde belli şartlar dahilinde imam olmakta bir mahzur yoktur. Öncelikli şart; küfürden kendisini koruyarak bu işi yapmasıdır. İkincisi ise; hakkı açık bir şekilde söyleyebilmedir. Bunları yapabilecek kimsenin imam olmasında bir mahzur yoktur. Belirtilen şartları gerçekleştirmeyen kimse hakkı gizleyen kimse hükmünde olur.

2. Soruya Cevap: Günümüzde bir Müslüman herhangi bir bankadan faize bulaşmayacağı ve küfre düşmeyeceği şekilde hesap açabilir, bir mahzur yoktur. Bu sebeple:

a) Bankada  hesap açarken eğer olumsuz sözleşmeler söz konusu olacaksa sözleşmelerin bozularak hesap açılması gerekir.

b)
Açılan hesabın faiz seçenekli ya da faize yol açacak şekilde olmaması gerekir.

c) Hesap açılırken bankada büyük bir miktarda para tutmamak gerekir. Fakat  hesap açmak için mutlaka  bir miktar şartı koşuluyorsa en ufak rakam tercih edilmelidir. Şayet ufak da olsa hiçbir rakam bulundurulmaması söz konusu olabiliyorsa bu durumda para tutmamak gerekir.

d)
Açılan hesabın düzenli  takibinin yapılması ve hesapta daimi tutulacak paranın  olmaması gerekir.

e) Hiçbir zaman banka açık olan hesap sebebiyle kazanç elde ediyor olmaması gerekir.
Bu belirtilen şartlar dahilinde mecbur olunduğunda bankada  hesap  açılır fakat ona en ufak bir faiz geçerse günahtan kurtulunmuş olunmaz.

3. Soruya Cevap: Netteki programları kullanılması için yapılan anlaşmalar tıpkı çift manalı meseleler gibidir. Kişi gerçekten hükümleri kabul ederek o programı kullanacağı gibi hükümleri kabul etmeden de kullanabilir. Bu mesele günlük hayatta senet imzalamak veya diğer akitlere imza atmak gibi değildir. Çünkü akit esnasında atılan imza karşı tarafın sunduğu tüm şartları kabul manasını taşır. Başka manaya gelmez. Netteki durum ise birebir akit yapılan durum gibi değildir. Ve netteki programı önüne gelen herkes, koşulan şartı anlasın veya anlamasın, bilsin veya bilmesin kullanmak için “evet”e basar. Hatta bunu okuma yazması olmayan bir kimse, çocuk dahi yapar. Zira bundan amaç programdan faydalanmak olup asıl amaç akdi kabul etmek, akde itibar etmek değildir. Birebir akitlerde ise taraflar için aktin önemi vardır. Ve akit imzalandığında işlem yapılır. Akit imzalanmadan işlem yapılmaz. Ve bu akit her önüne gelenle yapılmaz, ancak belli şartlara haiz kimselerle yapılır. Oysa internetteki programları kullanmak meselesi böyle değildir. Bu programlarda “eveti” tıklayan aynen birisine ait bahçeye gizlice giren gibidir. Veya o kimsenin izni olmadan koştuğu şartların üzerinde asılı bulunan anahtarı alarak o şartları gerçekte kabul etmeden giren kimse gibidir.

4. Soruya Cevap: Osmanlıların Müslüman olduğunun delili; yaklaşık 600 yıla yakın bir süre İslam’la hükmetmesi ve İslam ahkamını yeryüzüne hakim kılmak için çalışmış olmasıdır.

5. Soruya Cevap: Pasaport alırken anlaşma metninde küfür varsa tahrif etmeden imza atmak küfürdür. Eğer anlaşma metninde küfür varsa ve tahrif edilirse, bu pasaportun kullanılmasında bir sakınca yoktur. (bkz. Davetçinin Tefsiri c: 3 Bakara: 256)

6. Soruya Cevap: Kafir devletler kendi hayatlarını devam ettirmek ve gereksinimlerini karşılamak için maddi gelirlere ihtiyaç duyarlar. Bunu temin etmek için edindikleri yollardan birisi de; sınırları içinde yaşayan vatandaşlarından çeşitli vesilelerle vergi adı altında para almaktır. Yol, su, elektrik, araba, ev, arsa, tüketim maddeleri ve iş yeri vergileri gibi. Alınan bu vergiler o devleti kuvvetlendirmek ve ayakta tutmak içindir.

Bundan dolayı müslümanlar böyle zulüm olan kanunlara uymamak için ellerinden geleni yapmalıdırlar. Bu konuda isteyerek veya gereksiz yere itaat, kafirlere destek olmak demektir ki bu da, kafirlere vela kapsamına giren küfür bir ameldir.

Fakat gelecek zulmü engellemek için veya İslamın ve müslümanların menfaati söz konusu olduğunda kabul etmedikleri ve hoşnut olmadıkları halde müslümanlar kafirlere maddi konularda taviz verebilirler. Bunda bir sakınca yoktur.

Müslümanlar için bugün en büyük zulüm, İslam otoritesinin yeryüzünden kaldırılmış olmasıdır. Kafirlerin hükmü altında yaşayan müslümanlar, İslam'ı hakim kılmak ve zor durumda kaldıkları zaman kafirlerin zulmünü kaldırmak için istemeyerek vergi verebilirler. Hatta kendileri para verme teklifinde bile bulunabilirler. Bu, o devleti destekleyerek vela gösterme kapsamına girmez. Tağutları ortadan kaldırıncaya kadar, akideden taviz vermemek şartıyla, istemeyerek kafirlere bir takım maddi tavizler vermek küfür değildir.

Rasulullah (s.a.s)'in Hendek savaşında zor duruma düştüğü zaman, yahudilerin Medine'ye saldırmalarını engellemek için onlara Medine hurmasının yarısını vermek istemesi bu konuyla ilgili önemli bir delildir.

Rasulullah (s.a.s)'in sahabeleri de bu şekilde hareket etmişlerdir. İşte Suheyb b. Sinan! O, Mekke'den Medine' ye hicret için yola çıktığında müşrikler, onun mallarıyla birlikte gitmesini engellediler. Bunun üzerine o da bütün mallarını müşriklere verdi. Müşriklere her halukarda maddi destek sağlamak küfür olsaydı elbette Suheyb geri döner ve hicret etmek için uygun bir zaman kollardı. Şayet Suheyb mallarını vermemek için hicret etmeseydi kafirlere hiçbir maddi destekde bulunmamış olurdu. Fakat Suheyb'in hicreti İslama ve müslümanlara faydalı olduğu için mallarını feda etmiştir. Böyle durumlarda kafirlere maddi konularda destek olmak küfür değildir. Şayet küfür olsaydı Rasulullah (s.a.s) Suheyb'i bu davranışından dolayı övmezdi.

Rasulullah (s.a.s) onun hakkında şöyle buyurmuştur:
"Suheyb kazandı, Suheyb kazandı" (Siyeri İbni Hişam)

Bu da gösteriyor ki İslam'a ve müslümanlara menfaat sağlamak amacıyla kafirlere maddi konularda bazı tavizler verilebilir. (bkz. Davetçinin Tefsiri c: 3 Bakara: 256)

Çevrimdışı musad

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4
Ynt: Bir kaç soru..
« Yanıtla #3 : 09 Şubat 2011, 02:00:04 »
Allah razı olsun çok güzel cevaplardı inş aklıma soru geldıkce sormaya ozen gosterecegım tekrardan Allah razı olsun..

Çevrimdışı İmam Buhari

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 14
Ynt: Bir kaç soru..
« Yanıtla #4 : 21 Şubat 2011, 23:27:16 »
Aleykum Selam. Âmin, teşekkür ederiz.

1. Soruya Cevap: Günümüz camilerinde belli şartlar dahilinde imam olmakta bir mahsur yoktur. Öncelikli şart; küfürden kendisini koruyarak bu işi yapmasıdır. İkincisi ise; hakkı açık bir şekilde söyleyebilmedir. Bunları yapabilecek kimsenin imam olmasında bir mahsur yoktur. Belirtilen şartları gerçekleştirmeyen kimse hakkı gizleyen kimse hükmünde olur.

2. Soruya Cevap: Günümüzde bir Müslüman herhangi bir bankadan faize bulaşmayacağı ve küfre düşmeyeceği şekilde hesap açabilir, bir mahsur yoktur. Bu sebeple:

a) Bankada  hesap açarken eğer olumsuz sözleşmeler söz konusu olacaksa sözleşmelerin bozularak hesap açılması gerekir.

b)
Açılan hesabın faiz seçenekli ya da faize yol açacak şekilde olmaması gerekir.

c) Hesap açılırken bankada büyük bir miktarda para tutmamak gerekir. Fakat  hesap açmak için mutlaka  bir miktar şartı koşuluyorsa en ufak rakam tercih edilmelidir. Şayet ufak da olsa hiçbir rakam bulundurulmaması söz konusu olabiliyorsa bu durumda para tutmamak gerekir.

d)
Açılan hesabın düzenli  takibinin yapılması ve hesapta daimi tutulacak paranın  olmaması gerekir.

e) Hiçbir zaman banka açık olan hesap sebebiyle kazanç elde ediyor olmaması gerekir.
Bu belirtilen şartlar dahilinde mecbur olunduğunda bankada  hesap  açılır fakat ona en ufak bir faiz geçerse günahtan kurtulunmuş olunmaz.

3. Soruya Cevap: Netteki programları kullanılması için yapılan anlaşmalar tıpkı çift manalı meseleler gibidir. Kişi gerçekten hükümleri kabul ederek o programı kullanacağı gibi hükümleri kabul etmeden de kullanabilir. Bu mesele günlük hayatta senet imzalamak veya diğer akitlere imza atmak gibi değildir. Çünkü akit esnasında atılan imza karşı tarafın sunduğu tüm şartları kabul manasını taşır. Başka manaya gelmez. Netteki durum ise birebir akit yapılan durum gibi değildir. Ve netteki programı önüne gelen herkes, koşulan şartı anlasın veya anlamasın, bilsin veya bilmesin kullanmak için “evet”e basar. Hatta bunu okuma yazması olmayan bir kimse, çocuk dahi yapar. Zira bundan amaç programdan faydalanmak olup asıl amaç akdi kabul etmek, akde itibar etmek değildir. Birebir akitlerde ise taraflar için aktin önemi vardır. Ve akit imzalandığında işlem yapılır. Akit imzalanmadan işlem yapılmaz. Ve bu akit her önüne gelenle yapılmaz, ancak belli şartlara haiz kimselerle yapılır. Oysa internetteki programları kullanmak meselesi böyle değildir. Bu programlarda “eveti” tıklayan aynen birisine ait bahçeye gizlice giren gibidir. Veya o kimsenin izni olmadan koştuğu şartların üzerinde asılı bulunan anahtarı alarak o şartları gerçekte kabul etmeden giren kimse gibidir.

4. Soruya Cevap: Osmanlıların Müslüman olduğunun delili; yaklaşık 600 yıla yakın bir süre İslam’la hükmetmesi ve İslam ahkamını yeryüzüne hakim kılmak için çalışmış olmasıdır.

5. Soruya Cevap: Pasaport alırken anlaşma metninde küfür varsa tahrif etmeden imza atmak küfürdür. Eğer anlaşma metninde küfür varsa ve tahrif edilirse, bu pasaportun kullanılmasında bir sakınca yoktur. (bkz. Davetçinin Tefsiri c: 3 Bakara: 256)

6. Soruya Cevap: Kafir devletler kendi hayatlarını devam ettirmek ve gereksinimlerini karşılamak için maddi gelirlere ihtiyaç duyarlar. Bunu temin etmek için edindikleri yollardan birisi de; sınırları içinde yaşayan vatandaşlarından çeşitli vesilelerle vergi adı altında para almaktır. Yol, su, elektrik, araba, ev, arsa, tüketim maddeleri ve iş yeri vergileri gibi. Alınan bu vergiler o devleti kuvvetlendirmek ve ayakta tutmak içindir.

Bundan dolayı müslümanlar böyle zulüm olan kanunlara uymamak için ellerinden geleni yapmalıdırlar. Bu konuda isteyerek veya gereksiz yere itaat, kafirlere destek olmak demektir ki bu da, kafirlere vela kapsamına giren küfür bir ameldir.

Fakat gelecek zulmü engellemek için veya İslamın ve müslümanların menfaati söz konusu olduğunda kabul etmedikleri ve hoşnut olmadıkları halde müslümanlar kafirlere maddi konularda taviz verebilirler. Bunda bir sakınca yoktur.

Müslümanlar için bugün en büyük zulüm, İslam otoritesinin yeryüzünden kaldırılmış olmasıdır. Kafirlerin hükmü altında yaşayan müslümanlar, İslam'ı hakim kılmak ve zor durumda kaldıkları zaman kafirlerin zulmünü kaldırmak için istemeyerek vergi verebilirler. Hatta kendileri para verme teklifinde bile bulunabilirler. Bu, o devleti destekleyerek vela gösterme kapsamına girmez. Tağutları ortadan kaldırıncaya kadar, akideden taviz vermemek şartıyla, istemeyerek kafirlere bir takım maddi tavizler vermek küfür değildir.

Rasulullah (s.a.s)'in Hendek savaşında zor duruma düştüğü zaman, yahudilerin Medine'ye saldırmalarını engellemek için onlara Medine hurmasının yarısını vermek istemesi bu konuyla ilgili önemli bir delildir.

Rasulullah (s.a.s)'in sahabeleri de bu şekilde hareket etmişlerdir. İşte Suheyb b. Sinan! O, Mekke'den Medine' ye hicret için yola çıktığında müşrikler, onun mallarıyla birlikte gitmesini engellediler. Bunun üzerine o da bütün mallarını müşriklere verdi. Müşriklere her halukarda maddi destek sağlamak küfür olsaydı elbette Suheyb geri döner ve hicret etmek için uygun bir zaman kollardı. Şayet Suheyb mallarını vermemek için hicret etmeseydi kafirlere hiçbir maddi destekde bulunmamış olurdu. Fakat Suheyb'in hicreti İslama ve müslümanlara faydalı olduğu için mallarını feda etmiştir. Böyle durumlarda kafirlere maddi konularda destek olmak küfür değildir. Şayet küfür olsaydı Rasulullah (s.a.s) Suheyb'i bu davranışından dolayı övmezdi.

Rasulullah (s.a.s) onun hakkında şöyle buyurmuştur:
"Suheyb kazandı, Suheyb kazandı" (Siyeri İbni Hişam)

Bu da gösteriyor ki İslam'a ve müslümanlara menfaat sağlamak amacıyla kafirlere maddi konularda bazı tavizler verilebilir. (bkz. Davetçinin Tefsiri c: 3 Bakara: 256)


Sorulara verdiğiniz cevaplar içerisinde itiraz edilmesi gereken çok şey varda karışıklığa meydan vermemek için tek tek sormak istiyorum. Günümüz camiilerinde kişi nasıl şirke küfre düşmeden imamlık yapacak bunu anlayamadım biraz daha açarmısınız? Senin vermiş olduğun fetvadan; imamın kafirlere beş vakit namaz,cenaze namazı vs kıldırması caiz olduğu sonucu çıkıyor.

Siz alim olmadığınıza göre yazıp çizerken Allah'tan korkun ve bu helaldir bu haramdır demeyin. Bu verdiğiniz fetvanın delillerini zikredin. Günümüzde ne hikmetse kimse delil sormuyor! Sizin görüşleriniz hüccet değil ki hemen kabul edelim. Biz delillere tabiyiz kişilere ve görüşlere değil. Kişilerin görüşleri delillere uygun olursa kabul ederiz aksi halde red ederiz.

İslam Davetcisi

  • Ziyaretçi
Ynt: Bir kaç soru..
« Yanıtla #5 : 22 Şubat 2011, 01:31:08 »
Günümüz camiilerinde imamlık yapan kişilerin küfre düşmelerinin sebepleri nelerdir? Öncelikle bunları bilirsek kişi nasıl kendini küfürden ve şirkten korur bunu da biliriz. Eğer kişi küfür-İslam sınırlarını bilmez ise bilmeden küfür ve şirk işleyebilir.

Hak Mücadelesi demiş ki: "Öncelikli şart; küfürden kendisini koruyarak bu işi yapmasıdır."

Sen diyorsun ki: "Senin vermiş olduğun fetvadan; imamın kafirlere beş vakit namaz,cenaze namazı vs kıldırması caiz olduğu sonucu çıkıyor."

Evvela kafirlere imamlık yapmak küfür müdür? Daha açıkcası hangi halde caiz hangi halde küfürdür?

Cevap: Kafirlerin önünde namazda imam olunabilir. Fakat onlara hiçbir şekilde niyet edilmez. Zira önlerinde imam olarak durmak ile onlara niyet ederek imamlık yapmak ayrı ayrı şeylerdir. Birincisi caiz, ikincisiyse küfürdür.

Bunun yanı sıra; Bir Müslüman imamlık yapıyor ve arkasındaki kimselerin hepsi kafir ise, onlara niyet etmeden önlerinde namaza durabilir. Hatta sesli namazlarda sesli, sessiz namazlarda sessiz okuyabilir. Çünkü bazı imamlara göre tek kılan kimse için bile sesli namazlarda sesli okuması caizdir.
Eğer Müslüman imam, arkasında hem kafirler hem Müslümanlar var ise bu durumda Müslüman cemaate niyet ederek imamlığını yapar. Fakat arkada kafirlerle Müslümanlar saf halinde dururlarken dikkat etmeleri gerekir. Saflarının arasına bir kafiri sokmamalıdırlar. Çünkü bu şekilde safın arasında bir kafirin olması o safı bozar. Bu sebeple kafirleri safın dışında kalacakları şekilde Müslümanların saflarını yapmaları lazım.

Cenaze namazına gelince; Allah (Subhanehu ve Teala) buyuruyor ki:


"Onlardan ölen bir kimsenin namazını sakın kılma, mezarının başında da durma. Çünkü onlar Allah ve Rasulünü inkar ettiler ve fasık olarak öldüler." (Tevbe: 84)

Bu ayet Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in münafıkların reisi Abdullah b. Ubey b. Selül'ün cenaze namazını kılması üzerine nazil olmuştur. Bu ayet her ne kadar belli bir kişi hakkında indiyse de hükmü geneldir.

Bu ayetin hükmü nifakı ve küfrü açık bir şekilde belli olan herkes için geçerlidir.

Her iki amelde nasıl yapılırsa yapılsın küfür olsaydı bile baştan şart belirtilmiş zaten: "Öncelikli şart; küfürden kendisini koruyarak bu işi yapmasıdır." Eğer kendini küfürden korumuyorsa zaten kafir olur. Orada küfür olan bir amel işlerse elbette kafir olur. Örneğin hakkı gizlerse veya batılı hak diye insanlara anlatırsa bu kişi elbetteki kafir olur. Dikkatli okuyun yazıyı tekrar. Küfürden korunma şartı yazının başında belirtilmiş.

Çevrimdışı İmam Buhari

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 14
Ynt: Bir kaç soru..
« Yanıtla #6 : 22 Şubat 2011, 09:20:25 »
Günümüz camiilerinde imamlık yapan kişilerin küfre düşmelerinin sebepleri nelerdir? Öncelikle bunları bilirsek kişi nasıl kendini küfürden ve şirkten korur bunu da biliriz. Eğer kişi küfür-İslam sınırlarını bilmez ise bilmeden küfür ve şirk işleyebilir.

Kardeşim demiş ki: "Öncelikli şart; küfürden kendisini koruyarak bu işi yapmasıdır."

Sen diyorsun ki: "Senin vermiş olduğun fetvadan; imamın kafirlere beş vakit namaz,cenaze namazı vs kıldırması caiz olduğu sonucu çıkıyor."

Evvela kafirlere imamlık yapmak küfür müdür? Daha açıkcası hangi halde caiz hangi halde küfürdür?

Cevap: Kafirlerin önünde namazda imam olunabilir. Fakat onlara hiçbir şekilde niyet edilmez. Zira önlerinde imam olarak durmak ile onlara niyet ederek imamlık yapmak ayrı ayrı şeylerdir. Birincisi caiz, ikincisiyse küfürdür.

Bunun yanı sıra; Bir Müslüman imamlık yapıyor ve arkasındaki kimselerin hepsi kafir ise, onlara niyet etmeden önlerinde namaza durabilir. Hatta sesli namazlarda sesli, sessiz namazlarda sessiz okuyabilir. Çünkü bazı imamlara göre tek kılan kimse için bile sesli namazlarda sesli okuması caizdir.
Eğer Müslüman imam, arkasında hem kafirler hem Müslümanlar var ise bu durumda Müslüman cemaate niyet ederek imamlığını yapar. Fakat arkada kafirlerle Müslümanlar saf halinde dururlarken dikkat etmeleri gerekir. Saflarının arasına bir kafiri sokmamalıdırlar. Çünkü bu şekilde safın arasında bir kafirin olması o safı bozar. Bu sebeple kafirleri safın dışında kalacakları şekilde Müslümanların saflarını yapmaları lazım.

Cenaze namazına gelince; Allah (Subhanehu ve Teala) buyuruyor ki:


"Onlardan ölen bir kimsenin namazını sakın kılma, mezarının başında da durma. Çünkü onlar Allah ve Rasulünü inkar ettiler ve fasık olarak öldüler." (Tevbe: 84)

Bu ayet Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in münafıkların reisi Abdullah b. Ubey b. Selül'ün cenaze namazını kılması üzerine nazil olmuştur. Bu ayet her ne kadar belli bir kişi hakkında indiyse de hükmü geneldir.

Bu ayetin hükmü nifakı ve küfrü açık bir şekilde belli olan herkes için geçerlidir.

Her iki amelde nasıl yapılırsa yapılsın küfür olsaydı bile baştan şart belirtilmiş zaten: "Öncelikli şart; küfürden kendisini koruyarak bu işi yapmasıdır." Eğer kendini küfürden korumuyorsa zaten kafir olur. Orada küfür olan bir amel işlerse elbette kafir olur. Örneğin hakkı gizlerse veya batılı hak diye insanlara anlatırsa bu kişi elbetteki kafir olur. Dikkatli okuyun yazıyı tekrar. Küfürden korunma şartı yazının başında belirtilmiş.


Normalde ben sizi muhatap almamıştım fakat itiraz ettiğim bu fetvayı sizde savunuyorsanız- verdiğiniz cevaptan anlaşılan o- o halde her iki yazının tüm sorumluluğu iki kişiye aittir cevap vermekte size düşer. "Günümüz camiilerinde imamlık yapan kişilerin küfre düşmelerinin sebepleri nelerdir?" Diye cümle kurarak meseleye girdin lakin imamların küfre düşme illetinin ne olduğunu belirtmeyerek muğlak ifadeler kullandın. "Öncelikli şart; küfürden kendisini koruyarak bu işi yapmasıdır." bu ifade her tarafa çekilecek muğlak bir ifadedir dolayısı ile günümüzde iman-küfür hükümleri kişilere,fırkalara göre değişiklik arzettiği için çoğu kişi bu cümlenin içini kafasına göre doldurabilir. O halde size düşen öncelikli olarak verdiğiniz fetvanın kur'an ve sünnet'ten dayanağını sonra muvahhid alimlerin bu mesele ile alakalı görüşlerini zikretmektir. Lafı sağa sola çekmeye gerek yok. Senin sözlerinde benim sözlerinde hüccet ve delil değildir.

Demişsin ki "Evvela kafirlere imamlık yapmak küfür müdür? Daha açıkcası hangi halde caiz hangi halde küfürdür?" Bende sorunu aynı şekilde sana geri iade ederek diyorum ki kafirlere bile bile imamlık yapmak küfür değilmidir?


Cevap: Kafirlerin önünde namazda imam olunabilir. Fakat onlara hiçbir şekilde niyet edilmez. Zira önlerinde imam olarak durmak ile onlara niyet ederek imamlık yapmak ayrı ayrı şeylerdir. Birincisi caiz, ikincisiyse küfürdür.


1-Kafirlerin önünde namazda imam olunabilir görüşünün dayanağı nedir? Bu fetvayı nereden aldın?
2-Önlerinde durmanın küfür olmadığını fakat kafir cemaat için niyet etmesinin küfür olduğu ayrımını neye göre yaptın?



Bunun yanı sıra; Bir Müslüman imamlık yapıyor ve arkasındaki kimselerin hepsi kafir ise, onlara niyet etmeden önlerinde namaza durabilir. Hatta sesli namazlarda sesli, sessiz namazlarda sessiz okuyabilir. Çünkü bazı imamlara göre tek kılan kimse için bile sesli namazlarda sesli okuması caizdir.
Eğer Müslüman imam, arkasında hem kafirler hem Müslümanlar var ise bu durumda Müslüman cemaate niyet ederek imamlığını yapar. Fakat arkada kafirlerle Müslümanlar saf halinde dururlarken dikkat etmeleri gerekir. Saflarının arasına bir kafiri sokmamalıdırlar. Çünkü bu şekilde safın arasında bir kafirin olması o safı bozar. Bu sebeple kafirleri safın dışında kalacakları şekilde Müslümanların saflarını yapmaları lazım.


Bu kadar zamandır kitap okuyorum ama hiç bir ehli sünnet aliminin eserlerinde bu tarz saçma sapan bir fetvaya rastlamadım. Bu fetvayı nereden aldın? Münafıkların münafık oldukları vahiyle biliniyordu yoksa onların zahirlerinde islama muhalif bir amel söz konusu değildi. Allah rasulü (s.a.v) 'e kimlerin münafık olduğu bildirildikten sonra onların namazlarını kılmadı fakat ümmetinede münafıkların isimlerini verip sakınmalarını emretmedi. Münafıkların küfrü gizliydi açık değildi ve açıktan küfür işleyenlerin akıbetleri rivayetlerde var okursunuz.Yani şöyle bir şey söz konusu değil karıştırmayın. Münafıklar açıktan tağutlara asker oluyor,onların okullarında okuyor,helali haram,haramı helal kılıyor,Allah'a ve rasulüne küfrediyor vs oldukları halde mescidi nebeviye gelip  Allah rasulünün imamlığına tabi oluyorlar da Allah rasulüde haşa onlara niyet etmeden diğer ashaba niyet ediyor dolayısı ile küfür olmadığı için arkasında namaz kılmalarına ses çıkarmıyor vs. Hatta sizin iddianıza göre sahabeler kafirleri tanıyor ve derhal safları ayırıp aralarına hiç bir kafiri almıyorlar. Bu şekilde bir delillendirme hangi fıkıh kitabında geçiyorda ben okuyamadım! Şu nakillerinizi bir yapında bu fetvayı veren alimleri tanıyalım.Kişisel yapacağınız hiç bir yoruma itibar etmeyeceğimi şimdiden peşin olarak bilmenizi isterim.

Çevrimdışı Hak Mücadelesi

  • Site Yöneticisi
  • *****
  • İleti: 1244
Ynt: Bir kaç soru..
« Yanıtla #7 : 24 Şubat 2011, 22:37:16 »
Biz sitemizde, bize sorulan soruların hükümlerini yazarız. Fakat bu demek değil ki, "caizdir" dediğimiz bir amel her halûkârda caizdir!

Günümüz camilerinde imam olmanın caizliğini, "hiçbir şekilde küfre bulaşmadan yapması" şartına bağladık. Yani küfre düşme durumu söz konusu ise, bir müslüman zaten bu işi yapamaz. Nitekim günümüz camileri şartları içerisinde bir müslümanın imam olması çok zordur. Zaten imamlığının daha ilk günü işinden alınır ! Hatta hapse atılır.. Hakkı apaçık anlatan birine hiç tağutlar müsaade ederler mi ? Kaldı ki maaş da verecekler...

Günümüz camilerinde imam olma konusunda direkt "küfürdür" dersek, bunu kat'i bir hükme bağlamış oluruz. Bu da hiçbir şekilde imam olunamayacağını gösterir. Fakat tekrar ediyorum ki; kendisini küfürden ve şirkten koruyacaksa bir müslümanın imam olmasında bir mahzur yoktur.

Çevrimdışı musad

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4
Ynt: Bir kaç soru..
« Yanıtla #8 : 25 Şubat 2011, 23:33:00 »
siz eger kafir diyorsanız buyrun delilinizi getirin delil istiyorsunuz buyrun siz sunun delilinizi eger imza attıkları sözleşme yuzunden tekfir edıyorsanız bankada hesabı olanıda, su elektrık dogalgaz sozlesmesınede kıra kontratını imzalayınada tekfir etmemiz gerekiyor buyrun aydınlatın bizi bizde dinliyelim..

Çevrimdışı Hak Mücadelesi

  • Site Yöneticisi
  • *****
  • İleti: 1244
Ynt: Bir kaç soru..
« Yanıtla #9 : 25 Şubat 2011, 23:37:28 »
Küfür maddeli bir sözleşmeyi tahrif etmeden imzalayan kişi, "küfre rıza küfürdür" kaidesi gereğince küfür işlemiş olup İslam'dan çıkar.

Eğer imam olacak kişi sözleşmede küfür olan maddeleri tahrif etmeden imza atarsa, küfre düşer. "Kendisini şirkten ve küfürden koruyacak" dediğimiz şarta bu da dahildir...

Çevrimdışı İbn_ kudame

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 3
Ynt: Bir kaç soru..
« Yanıtla #10 : 14 Aralık 2015, 01:00:17 »
Bu küfür maddesini nasıl tahrif edeceksiniz özelliklede imam olunacağı zamanki maddeyi.


SOSYAL MEDYADA PAYLAŞ

Yapılan paylaşımlar vesilesi ile Allah'ın razı olmadığı, İslam'a zıt olan şirk (Allah'a ait hak, sıfat ve yetkileri Allah'tan başkasına veyahut Allah'la beraber başkasına vermektir) ve küfür (gerek inatla gerek cehaletle gerekse inat edenleri taklit sebebiyle Allah'ın tevhidini inkar ve rasulünü yalanlamaktır) içeriklere veyahut bunların savunuculuğunu yapan kurum veya kuruluşlara ulaşmanız halinde hiçbir sorumluluk kabul etmiyoruz.
Facebook  Twitter  Google